Evlatlarım, yiğitlerim, şahbazlarım yürüyün zafer sizindir!…
Beyaz atının üzerinde mağrur bakışlı, zeki 21 yaşında, çiçeği burnundaki hükümdar, yaşının aksine davudi sesiyle 560 yıl sene öncesinden, böyle sesleniyordu askerlerine.
Sultan II. Mehmet Han kahraman ordusu ile tan yeri ağarırken 53 günden beri süren kuşatmanın artık biteceğini yüreğinde hissederek tan yeri ağarırken yüklendi Bizans surlarına. Hazırlanan o eşsiz topların, döve döve aşındırıp hamurlaştırdığı surların üzerine bir sel halinde akan kahraman askerlerimiz “Allah Allah !…” nidalarıyla semayı inletirken; kalenin surlarından yağmakta olan taşlar, oklar çarpışıyor akıtılan kızgın yağlar bir nehir gibi çağlıyordu. Ama inançla yürüyordu bu defa olacağını bilercesine içinde imanla askerlerimiz.
Büyük mücadelelere sahne olan kuşatmada verilen şehitler, askeri yıldırmıyor, aksine daha bir şevkle ilerliyordu Sultan II. Mehmet Han’ın ordusu… Cesaretle, kulaklarında bir gün önce Sultan Mehmet Han’ın “ Ey benim paşalarım, ağalarım, beylerim! Bu Şehr-i Konstantiniye cenginde silah arkadaşlarım, yiğitlerim! Sizleri buraya kararlaştırdığım umumi taarruzda şimdiye kadar gösterdiğinizden daha büyük fedakârlık ve cesaret istemek için topladım. Cihanda ün salmış bir şehri zapt edeceksiniz. Şehr-i Konstantiniye’de bu şehri zapt eden kahramanlar olarak adınız şan ve şerefle anılacaktır.” sözleri.
Nihayet 29 Mayıs 1453 günü sabahı, tan yeri ağarırken Bursa’nın Ulubat Köyünden bayraktar Hasan yaklaştı surlara. Elinde sımsıkı canı pahasına koruduğu, kutsal emaneti surlara dikmeyi ant içmişti. İnancı tamdı üzerindeki hilaliyle sancağın surlarda dalgalandığını gördüğü an, zafer onların olacaktı. Kılıcı ile mücadele ederek ulaştığı burca sancağı diktiği anda bir mancınıktan gelen iri bir taş dizlerinin üzerine düşürüverdi Kahraman Hasan’ı. Burca diktiği sancağa baktı yüzünde son bir tebessümle görevini yerine getirmenin onuru ile bir daha göremeyeceği bu manzara karşısında huzurla içti şehadet şerbetini.
Bir çağ kapatıp, yeni bir çağ açan eşsiz komutan, hükümdar Sultan Mehmet’in “Fatih” unvanı aldığı bu muhteşem zafer Türk-İslam ve Avrupa tarihinde bir şehrin düşmesinden çok bir dönüm noktası olmuştu.
“Konstantiniyye elbet bir gün fethedilecektir. Onu fetheden kumandan ne iyi kumandandır. Onun askeri ne iyi askerdir. Hadis-i Şerifi’nin zuhur ettiği anda tüm İslam âleminin saygısını kazanan Fatih Sultan Mehmet Han Avrupa’da da haklı bir saygınlığa kavuşmuştu.
Fransa İmaratoru Napeleon’un “Dünya tek bir devlet olsa, başşehri İstanbul olurdu.” sözü hem stratejik hem doğal güzellikleri ile muhteşem olan bu şehre Avrupalının da bakışını açık ifade etmektedir.
Bu muhteşem şehre sahip olma onurunu bizlere bahşeden, tarihe altın harflerle kazınan bir fethin sahibi bir milletin torunları olma onuru ve gururu ile ruhunuz şad olsun…