Eğitim sistemimizin yapboz misali oyuncağa döndüğü müthiş bir kaos içindeyiz. Önce SBS konuldu. Bir süre sonra kalkacak denildi. Sonra her sene yapılan sınavlar geldi. Sonra her sene yapılan dönem içi ana ders sınavları… Her sene yeni bir şekle, ada bürünen bir sınav sistemi… Artık işin içinde olan eğitimciler bile yapılan yeniliklere yetişemiyor; henüz eskisini anlamadan ABC, XYZ, SBS… yenisi çıkıyor…
SBS’ye giren öğrenciler, sınavla kazandıkları (kazandıklarını sandıkları!..) okullarına 5 ay önce yerleşmişlerdi ve ilk dönemlerini de bitirmek üzereler…
Ama tam da yarıyıl tatilinden önceki şu günlerde verilen, Seviye Belirleme Sınav’ı (SBS) sonuçlarına ilişkin yürütmeyi durdurma kararı, öğrenciler açısından önemli bir mağduriyeti de beraberinde getirecek. Çünkü puanlar tekrar hesaplandığında öğrenciye bulunduğu okuldan bir üst seviyedeki okula girme hakkı doğabileceği gibi; öğrencinin bir alt seviyedeki okula düşmesi de söz konusu olabilecek.
Şimdi önemli olan öğrencilerin hak kaybına uğratılmadan sorunun çözülmesidir. Yıllardan beri sürekli yeni sıkıntıların çıkması, her geçen sene daha iyi olacağı yerde daha ciddi sorunlarla karşılaşılması da günümüzün moda tabiri ile gerçekten manidar…
Aslında şu andan itibaren yapılabilecek pek bir şey olduğuna inanmıyorum. Yalnızca hesaplamalar tekrar yapılıp öğrencilere okul değiştirme hakkı verilebilir. Bir öğrenciyi yerleştiği yüksek puanlı X Lisesi’nden alarak bir alt puan grubu olan Y Lisesi’ne yerleştiremezsiniz ama tekrar hesaplama ile X Lisesine hak kazanan öğrenciyi o okula ek kontenjan koyarak yerleştirebilirsiniz. Hukukçuların da ifade ettiği kazanılmış hakların iade edilmeyeceği mantığından hareket ederek ancak bunu söyleyebiliyorum.
Tabii bu karara MEB’in itirazı olursa bunun da sonuçlanması ciddi bir süre alacağından bu mağduriyetin giderilmesi süreci de bir hayli zora düşer. Başka sorunlar ortaya çıkabilir. Şu halden bir an önce kurtularak sonuç için belirleyici bir karara bir an önce varılmalı yoksa sınava giren her genç bundan özellikle manevi anlamda zarar görecek.
Zira işin psikolojik boyutunu da göz ardı etmemek gerekir. Bence durumun vahameti zaten en çok da bu noktada toplanıyor. Sınav sürecindeki öğrencilerin hazırlık aşamasını iyi bilen anne babalar, bunu daha iyi idrak edebilecektir.
Bir keresinde bir arkadaşım, sınava hazırlanan çocuğundan bahsederken, deneme sınavlarında bile çocuğunun ne kadar gerildiğini ve bundan duyduğu üzüntüyü dile getirdi ve çocuğunda stresten saçkıran başladığını söyledi. 14-15 yaşındaki ergenlik çağındaki bir çocuktan, gençten bahsediyoruz…
Şimdi bu kadar stresle sınavlara hazırlanan bu gençlere üstelik de üzerinden beş ay geçmişken, öğrenci olarak tüm benliği ile yeni okuluna adapte olmuşken “Pardon, yanlış yapmışız, sen o okula değil şuna gitmelisin!” demek; psikolojik bir harpten yeni çıkmış, okuluna, arkadaşlarına, öğretmenlerine daha yeni alışabilmiş bu gençlerin psikolojilerine nasıl derin bir yara açacaktır, bunu da siz düşünün!..
İnsanız, elbette hatalar yapabiliriz ama bazı şeyler hata kabul etmez… Daha büyük bir ciddiyet, daha büyük bir titizlik, daha büyük bir sorumluluk ister… Söz konusu uğraşınız insansa hiç hata kabul etmez çünkü…
1 milyon 112 bin 604 gençten bahsediyoruz. Dile kolay… Bu kadar çok genç insanın mağduriyetine meydan verecek böyle bir sınavda hata yapılması gerçekten çok ama çok üzücü bir durum.
Şimdi, bu durumun bir an önce bir çözüme kavuşturulması ve hiçbir gencimizin incinmesine fırsat vermeden büyük bir hassasiyetle konunun çözümlenmesi, 1 milyon 112 bin 604 gencin akıbetlerinin ne olacağının bir an önce açıklanması gerek.
En azından, yoğun ve yorucu geçen bir eğitim-öğretim döneminin sonunda, karne heyecanlarını yaşayacakları şu günlerde, gençlerimizin huzurla tatillerinin keyfini çıkarmaları için bu açıklama bir an önce yapılmalı…