Zaferin ardından, İngiliz kadın gazeteci Grace Ellison Atatürk’e:
“Başarı kazanacağınızdan şüphe ettiğiniz oldu mu?” diye sorar.
Gazi Mustafa Kemal Atatürk:
-Hiçbir zaman… Henüz elimizde savaş gereçleri bulunmadığı zamanlarda bile, işin bugünkü sonuçlan alacağını hesap etmiştim. Saldırımızı ertelememize sebep, kan dökmemekti. Bu maksatla saldırıdan önce Fethi Bey’i Londra’ya gönderdik.
Barışı kanla değil, mürekkeple imza etmek istiyorduk.
“ Bu zaferi kazanan ben değilim. Bunu asıl, tel örgüleri hiçe sayarak atlayan, savaş meydanında can veren, yaralanan, kendini esirgemeden düşmanın üzerine atılarak Akdeniz yolunu Türk süngülerine açan kahraman askerler kazanmıştır.
Ne yazık ki onların her birinin adını Kocatepe’nin sırtlarına yazmak mümkün değildir. Fakat hepsinin ortak bir adı vardır:
Türk askeri!… Tebriklerinizi onların adına kabul ediyorum…
Böyle bir Başkomutanın ardında inançla, vatan, millet aşkıyla kazanıldı bu zafer.
“Allah Allah !…” nidaları ile çınladı yer gök o unutulmaz Ağustos.
Ve bu büyük coşkuyla kutsandı Büyük Taarruz.
Yer gök inledi, dize geldi titredi düşman…
Türkün bükülmez bileği, yenilmedi… Sarsılmaz azmi, yüksek iradesi, vatanperver kahraman ruhu; düşman tarumar olurken hasta dediği adam karşısında, tanık olup diz çöktü, boyun eğdi Türk’ün bekasına.
Damarlarında dolaşan asil kanla suladı kutsal vatan toprağını Mehmed’im, Ali’m, Ayşe’m, Fatma’m… Çoğu ömrünün baharındaydı düştüğünde vatan toprağına. Sonra boy boy boy filizlendi onların kardeşleri, çocukları, torunları…
Ata’sının, ecdadının canıyla kanıyla kutsadığı topraklarda tek yürek, tek bilek sahiplendi vatanını, bayrağını… Nice zaferlerle taçlanan toprağında; onurla, gururla, vakarla haykırdı birlik ve beraberliğini bozmaya çalışan düşmana…
Sonra “Ordular, ilk hedefiniz Akdeniz’dir ileri!” talimatının ardından yürüdü cansiperane düşmanın “Ege Denizi” diye adlandırdığı, Türk’ün “Akdeniz” dediği denize. Sildi düşmanı vatan toprağından. Çünkü biliyordu ki Şair F. N. Çamlıbel’in de dediği gibi:
Yaşamaz ölümü göze almayan,
Zafer göz yummadan koşana gider.
Bayrağa kanının alı çalmayanın,
Gözyaşı boşana boşana gider.
O gün, barışı mürekkeple imza etmek istemeyenler, asil Türk kanıyla mühürlenmiş bir destanla diz çökerken; bugün, zaferin ardından kurulan Türkiye Cumhuriyeti, gücünü aziz milletinden alan, demokratik ve çağdaş bir hukuk devleti olarak, dünya devletleri arasında kendine yer bulabiliyor, saygınlığını sürdürebiliyorsa şayet, bunun o yüce ruhlu, asil yürekli insanlar sayesinde olduğunu unutmamalıdır.
Milletimizin ebediyen bağımsızlığını sürdüreceğine olan inançla, başta Başkomutan Gazi Mustafa Kemal Atatürk ve silah arkadaşları olmak üzere bu toprakları kanlarıyla sulayan vatan evlatlarını, tüm kahraman gazilerimizi ve şehitlerimizi hürmet, minnet ve şükranla anıyorum.
Bu uğurda Hakk’a yürüyen, bayrağa kanının alını çala şehitlerimize Allah’tan rahmet diliyorum. Ruhlarınız şad olsun!…