BENZEMEZ KİMSE SANA…

Koca bir asra yaklaşan bir ömür, bu sabah evrilerek kim bilir belki de yeni âlemlerde vücut bulurken, ardında hayat verdiği onca eserin yanı sıra, o muhteşem sesin aşığı sanatseverleri boynu bükük bıraktı.

Oysa seslendirdiği eserlerle kim bilir kaç neslin yarasına merhem olmuş, acısını paylaşmıştı usta sanatkâr…?

“Ben şarkı söylemiyorum, güfteyi anlatıyorum” diyerek alkış sesiyle hipnozdan çıkmışçasına kaybettiği kendine geri dönüşünü anlatırken, parlayan o kara gözlerle kaç aşığın canını yakmış, kaç güftekârın sözlerine konu olmuş, kaç bestekârın bestesinde dolaşmıştı kimbilir?…

O, hocaların hocası, Türk sanat musikisinin ışıldayan neonlarının en parlağı, yıldızı değil güneşi olmuş muhteşem bir sanatkârdı. Cemal Süreya’nın ifadesiyle “en doğurgan”  ses olarak içinden geçtiği bütün kuşakları etkilemiş bir müzisyendi Müzeyyen Senar. Bir asra merdiven dayamış ömrünün sayfalarında, sesiyle yüreğine dokunmadığı insan kalmamışken kapadı gözlerini hayata.

Kim bilir, belki bu defa da şarkı defterini alıp kapıda bekleyen büyük otomobile binerek, Anıttepe’de onun sesine hayran Ata’sının yanına gitmiştir çoktan?

“Mâni oluyor hâlimi takrire hicabım

Üzme yetişir üzme firakınla harabım…”

Belki vuslat gerçekleşmiştir evrildiği âlemde onu bekleyen hayranlarıyla?

Lakin firkat, bu defa gülle misali ortalığı çınlatan o kadife sesi işitemeyecek olan bizlere düştü.

“Benzemez kimse sana, tavrına hayran olayım

Bakışından süzülen işvene kurban olayım

Lûtfuna ermek için söyle perişan olayım

Hüsnüne ermek için söyle perişan olayım.”

Ruhun şad, mekânın cennet olsun şarkıların ruhuna eren büyük sanatkâr. İyi ki geçtin yüreklerimizden…

Yorum yapın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir