Bugün, Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün başkomutanlığında; varlığını, Türk varlığına armağan eden Türk askerinin ve insanının iman dolu göğsünde, vatan ve millet aşkıyla yücelttiği bir zaferin, Başkomutanlık Meydan Muharebesi’nin kazanıldığı gündür.
Kutlu olsun!…
“Zafer ”zafer benimdir” diyebilenin; başarı ise “başaracağım” diye başlayarak sonunda “başardım” diyebilenindir.” diyordu Mustafa Kemal Atatürk, zaferin yıl dönümünde. Zira inancın, imanın ve istemenin insan hayatındaki önemini çok iyi biliyordu. Başardığı her işi, bu düşüncelerin ışığında başarmıştı çünkü.
“Efendiler,
Türk vatanını almak düşüncesini, Türk’ü esir etmek hayalini genel, ortak bir düşünce haline koymağa çalışanların da hak ettikleri sondan kurtulamamış olduklarını gözlerimizle gördük. Kendilerine bir milletin geleceği emanet edilen adamlar, milletin kuvvet ve gücünü yalnız ve ancak yine milletin gerçek ve kabul edilir yararlar elde etmesi yolunda kullanmakla sorumlu olduklarını bir an hatırlarından çıkarmamalıdırlar. Bu adamlar düşünmelidirler ki, bir memleketi ele geçirip işgal etmek, o memleketlerin sahiplerine hükmetmek için yeterli değildir.” diyordu.
Çünkü biliyordu ve inanıyordu ki; Türk Milleti ruhunu teslim etmedikçe, bir millet olma kararlılığı ve iradesini yitirmedikçe hükmedilebilecek bir millet değildi.
30 Ağustos’un manasını Büyük Zafer’in ikinci yıldönümünde Dumlupınar’ın Çal tepesinde anlatan Başkomutan “…Hiç şüphe etmemelidir ki, yeni Türk devletinin, genç Türk Cumhuriyeti’nin temeli burada taçlandırıldı. Bu sahada akan Türk kanları, bu semada uçan şehit ruhları, devlet ve cumhuriyetimizin ebedi muhafızlarıdır.” dedi.
Aynı konuşmasında “Harpler, yalnız karşı karşıya gelen iki ordunun çarpışması değildir. Meydan muharebesi, milletlerin bütün varlığı ile ilim ve fen alanlarındaki yükselmeleriyle, ahlaklarıyla, kültürleriyle kısaca bütün maddi ve manevi kudret ve faziletleriyle çarpıştığı bir imtihan meydanıdır.” diyordu. Bunları derken de kazanılan başarının ne kadar önemli olduğunun altını bir kez daha kalın çizgilerle çiziyordu Gazi Mustafa Kemal Atatürk.
Aslında kazanılan zaferi yücelten en büyük özellik hiç şüphesiz ki, harbin; kadın, çocuk, yaşlı demeden milletçe topyekûn bir savaş olarak kazanılmış olmasıdır. Türk ulusu, nicelerinden olduğu gibi bu meydandan da alnının akıyla çıkmayı başarmıştır.
Bu zafer, Türk ulusunun son neferine kadar yok edilmedikçe, Türk’ün istiklalinin elinden alınamayacağının, Türklerin yalnız askeriyle değil, milletiyle yekvücut savaştığının bu nedenle yenilmez olduğunun bir defa daha tarihin sinesine çelik kalemle kazındığının tüm dünyaya ispatıdır.
Ve tarihin tozlu yapraklarında parıldayan diğer zaferlerimiz gibi bugün de ülkemize kast etmek isteyen düşmanlar bilmelidir ki; damarlarımızda bu asil kan dolaşmaya devam ettiği sürece de bu, böyle olacaktır.
Mukaddes Vatanımızın, millî ve manevî değerlerimizin muhafazası, milletimizin istiklal ve bağımsızlığı uğruna verilen büyük mücadelelerin kazanıldığı bu anlamlı zaferin yıldönümünde; öncelikle Başkomutan Gazi Mustafa Kemal Atatürk ve silah arkadaşları olmak üzere, aziz kanları ile bu toprakları vatan yapan aziz şehitlerimizi, ebediyete intikal eden gazilerimizi rahmet, hayatta olan gazilerimizi minnetle anıyorum.
Bu zafer bizimdir!
Kutlu olsun…