CEHALET HER ZAMAN KÖLELİĞİ GETİRİR!

KİLİM GAZETESİ, Baden-Württemberg, Haziran 2022

İçinde yaşadığımız, hızla akıp gitmekte olan şu postmodern çağın en büyük problemlerinden biri zannımca, tarih boyu değişmeyen ve insanları esareti altında tutmaya devam eden “cehalet” tir .

Bilgiye ulaşmanın bu kadar kolay olduğu bir zaman diliminde bile hâlâ cehaletten bahsediyor olmak canımı sıksa da insanlığın hükmünü yitirmeyen en büyük sorunlarından birinin hâlâ cahil insanlar olması aslında bir tesadüf değildir.

Sanırım işi, içinden çıkılmaz yapan o müthiş egonun esiri olan insan, cahile, cahil demeyerek açar o yolun kapılarını. Oysa cahil, her şeyi bildiğini zanneden ve aslında hiçbir şey bilmeyendir. Bilginin derinliği ve sonsuzluğu düşünülünce bir insanın, her şeyi bilemeyeceğini bilmesi gerekir. Tıpkı ünlü düşünür Sokrates’in “Bildiğim bir şey var, o da hiçbir şey bilmediğimdir.”  derken kastettiği şey gibi. Ve “Cahilin dostu da cahildir.” mantığının gerçekliğinden yola çıkarak büyük ozanın dizesindeki fiiliyata hak vererek!

“İnan sana değil kastım, cahille sohbeti kestim.”

İşte tam da bu noktada bu dünyada sayıları giderek artmakta olan yalnız insanlar geldi aklıma. Belki de, etraflarına duvar örüp kaliteli yalnızlığını yaşayanlar, artan bu cehalete ve cahil insana tahammül edemeyip inzivaya çekilmeyi tercih edenlerdir, diye düşündüm. Çünkü hepimizin bildiği ‘cahil cesareti’ denilen bir kavram var gerçeklikte ve onunla mücadele edebilmek için o insanlarla aynı dili konuşmak, aynı seviyesizliğe inmek gerekir. Buna maruz kalmak istemeyenlerse kendi yalnızlıklarını tercih ederlerdir.

En tehlikeli cahiller ise kâğıt üzerinde tahsilli görünen öğrendiği bilgiyi, sentezleyip yorumlayamayan, düşünemeyen, beynini kullanmaktan aciz insanlardır. Kendilerine öğretilenlerin doğruluğunu yanlışlığını bile sorgulamaktan münezzehtir onlar. Bilgi kadar, bilgi kirliliğinin de arttığı şu çağda önüne gelen her şeyi doğru kabul eden, yıllar öncesinde aldığı eğitime bir gram eklemeyerek diplomasıyla cehaletlerini perdelemek isteyenler! Sorgulamamak, araştırmamak, her gördüğünü salt doğru kabul etmek de büyük cahilliktir bilmezler. Doğruya ancak beynimizi doğru kullanarak ulaşabiliriz, bilmezler.

Bilgi ezber bozan bir kavramdır aslında. Sürekli yenilenmek tazelenmek, anlaşılmak ister. Körü körüne bir noktaya saplanıp kalmakla gelişemez insan. Okuduğu okul bilgisiyle kalan insanlar da eğer bilgilerini, kültürlerini tazelemiyorlarsa cahil kalabilirler. Zira bilgi de zaman gibi akışkan bir kavramdır bu çağda. Aktıkça yenilenir, tazelenir, şekil değiştirir. Sadece ben bile kâğıt kalem yüzü görmemiş, eski deyimle “mürekkep yalamamış” tahsili olmayan ama cehalete meydan okuyan, onlarca zeki insan tanıdım şu fani dünyada. Üstelik tahsilli olduğunu ima eden nice insandan daha bilge! Yani kişi, aldığı eğitimin yanı sıra kendini geliştirip bilgilerini yenilemekle de mükelleftir aslında. Hatta bir eğitim kurumunda eğitim alamamışsa bile kendini geliştirip yenileyebilir, cehalete meydan okuyabilir insan. Önemli olan istemek ve bunun için çaba sarf etmektir.

Müsaade ederseniz anlattıklarımı ünlü kâşif Kristof Kolomb’un yüzyıllar ötesinden gelen bir anısıyla perçinleyerek tamamlamak isterim.

Kristof Kolomb, bir seyahati esnasında gemileri tamirata ihtiyaç duyduğu için Jamaika’ya uğramak zorunda kalır. Gemilerin tamiratı esnasında yerli halk kendilerine çok yardımcı olur, mürettebata yiyecek içecek taşır. Ancak tamirat çok uzun sürer, aradan geçen onca aya rağmen bitmek bilmez. Üstelik mürettebat, zaman içinde taşkınlık da yapmaya başlar.

Yerliler bu duruma çok kızarlar. Ettikleri yardımı, yiyeceği içeceği keserler. Ziyaretin bu kadarı da fazladır artık. Kolomb, çaresizdir. Oradan en yakın nereye gidebileceklerini incelemek için yıldız haritasını açar. Yıldızların pozisyonlarını içeren takvimi incelerken ertesi gün ay tutulması olacağını fark eder. Aklına müthiş bir fikir gelir. Hemen yerli halkın şefi ile görüşmek ister.

Şefe: “Tanrı ile haberleştim. Tanrı, bana ve mürettebatıma ettiğiniz yardımı kesmenize çok kızdı. Bu kızgınlığını da ayın rengini kırmızıya çevirerek göstereceğini söyledi.” der.

Ertesi akşam tam da söylediği gibi ay tutulması başlar. Tutulma sebebiyle tam da Kolomb’ un dediği gibi ayın rengi kırmızıya döner. Kolomb’un oğlu o ânı günlüğüne şöyle aktarır:

“Yerli halk, inleme ve feryatlarla birlikte, her yerden gemilere doğru geldiler. Yiyecek içecek getirdiler. Tanrıya, onları affettiğini söylemesi için amirale yalvardılar.”

Kolomb, o esnada kum saatine bakar. Yaklaşık 48 dakika sürecek tutulma bitmek üzeredir. Onlara Tanrı’nın kendilerini affettiğini ve ayı biraz sonra kendi rengine çevireceğini söyler. Tutulma bitince yerli halk bunu kutlamaya başlar. Ertesi gün Kolomb, tek bir cümle düşer seyir defterine:

“Cehalet her zaman köleliği getirir!”

 

 

 

Yorum yapın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir