Para ile imanın kimde olduğu belli olmazmış, derdi eskiden büyüklerimiz. Çocukluk bu ya, para tamam da iman nasıl belli olmaz aklıma takılmıştı bir kere. Hiç unutmam, rahmetli babama sorduğumda beni karşısına oturtup şu hikâyeyi anlatmıştı.
Zamanın birinde, bir köyde yaşlı bir ayakkabı tamircisi varmış. Adam, işinde gücünde, kendi halinde, dürüst, sessiz, sakin bir adamcağızmış. Az laf, çok iş yapan türden… Lakin adamın tek bir kusuru varmış köylünün gözünde; hiç camiye gitmezmiş, cuma günleri bile.
Gel zaman git zaman köyü, adam hakkında bir söylenti almış yürümüş. Bu adam beynamaz, bununla alışveriş yapılmaz, diye. Adamcağızın neredeyse hiç müşterisi kalmamış.
Yine bir cuma günü tüm köylü camide namazdayken, köyün ileri gelenlerinden bir eşraf, o sırada Hac vazifesini yerine getirmek için Mekke’deymiş. Tam namaza durmak üzereyken bir de kimi görsün? Ön sıralarda bizim yaşlı ayakkabıcı namaz kılmıyor mu? Gözlerine inanamamış. Bir daha bakmış, bir daha…
Onun bu halini gören Mekkeli bir adam, bizim köyden gelen eşrafın yanına yaklaşmış. “Tanıyor musunuz yoksa?” diye sormuş. “Evet ya, bizim köyde hiç namaz kılmayan, beynamazın tekidir. Burada ne işi ola ki?” demiş. Mekkeli adam “Bu zat her Cuma gelir Kâbe-i Münevvere ’de namazını eda eder ve hiç kimseyle konuşmadan kaybolur gider. Doğrusu biz de bu kadarını biliriz.” demiş.
Bu konuşmanın ardından adamın aslında ermiş biri olduğu anlaşılmış. Bizim eşraf efendi, Hacdan geri döndüğünde, ilk işi, tüm köy halkına gördüklerini anlatmak olmuş. Köy halkı, yaptıklarına pişman olup adamcağızdan af dilemek üzere onun küçük tamirci dükkânına gittiğinde yaşlı ermişin, cansız bedeniyle karşılaşmış. Sırrı ifşa olan ermiş, durumun anlaşıldığı dakikada, Hakk’ın rahmetine kavuşmuş.
Çocuk yaşımda, babamın bana anlattığı bu hikâye, aslında başka söze gerek kalmadan, bana anlamam gereken mesajı vermişti. İnancımız ve ibadetlerimiz yalnızca bizimle Allah arasındadır. Kimseye bir şey göstermek, ispat etmek zorunda değiliz. Elhamdülillah, hepimiz Müslümanız. İbadet, kişinin kendisi ile alakalıdır başkasını ilgilendirmez. Zira yine eskilerin dediği gibi “Her koyun, kendi bacağından asılır.” Kimin ibadet edip etmediğini veya kimin dualarının makbul olup olmadığını, kimin dindar, kiminse olmadığını yalnızca Yaradan bilir… Eğer inançlı isek, zaten her konuda olduğu gibi bu konuda da ön yargılardan kaçınıp başkalarının günahına girmemek gerektiğini biliyor olmalıyız.
O halde; fazla söze gerek yok sanırım…