EN DEĞİŞİK KUTLAMA…

“İşçilerin, günlük çalışma süresi konusunda küresel ölçekte dayanışmayla verdiği mücadeleden doğan 1 Mayıs, dünyanın birçok ülkesinde değişik şekillerde kutlanıyor.”

Kutlanıyor?…

Yukarıdaki cümle bir haberden alıntıdır. Bu haberi Türkiye’de okuyanların dudaklarının kenarında beliren müstehzi tebessümü birçokları gibi ben de görebiliyorum.

Evet doğru, bu bir bayram… İşçinin ve emekçinin, çalışanın bayramı…

Evet doğru, dünya kutluyor…

Evet doğru, dünyadaki tüm çalışanlar kutluyor.

Evet doğru, dünyanın birçok ülkesinde değişik şekillerde kutlanıyor…

Peki bizde?…

En değişik şekilde kutlama sanırım bizde!…

Memurlar resmi tatilde ama özel sektörde çalışanların çoğu adına “emekçinin bayramı”- “tatil” dediğimiz günde çalışıyor. Kutlayan profili değişik mesela…

Tatil anlayışı da değişik …

Bizde bir türlü yerleşmeyen tatil anlayışı, bir kez daha, tanımına uymayan görüntüsüyle çıkıyor karşımıza.

Avrupa’da devlet, resmi tatil  dediğinde, şehir bir anda ölü şehre dönüşüyor ve açık bir tek iş yeri göremiyorsunuz ortada. Hastanelerin acil servisi, bazı benzin istasyonları dışında hayat duruyor çünkü. Aç kalsanız; ekmek alacak fırın, market bile bulamıyorsunuz. Çünkü tatil, tüm çalışanları kapsıyor. Çünkü markette çalışan kasiyer de insan, saçınızı kesen kuaförde, fırında ekmeği pişiren fırıncı da… Onların da herkes gibi tatil yapmaya ihtiyaçları var… Yapıyorlar da!…

Dışardan bakan bizlere durum çok hoş görünmese de, hani tatil günü dükkan, mağaza dolaşmayı seven ülkemiz insanına pek hoş gelmese de bir empati yapmanız ve kendinizi o çalışanların yerine koymanızı tavsiye ederim. Siz tatil yapıp gezerken onların çalıştığını düşünmenizi…

Tatil, aslında doğal bir ihtiyaçtır… İnsanın; ekmek, su ve havaya ne kadar ihtiyacı varsa tatile de o kadar ihtiyacı olduğunu bugün herkes biliyor. O sebeple bunu yalnızca ben ifade etmiyorum. Kutsal kitaplar dâhil, tüm bilim adamlarının ortak görüşü ve önerisidir bu.

“Bedeninizi, zihninizi dinlendirin, kendinize zaman ayırın!”

Pek çok hastalığın kaynağının psikolojiye entegre olduğu, tedavisinin ise dinlenme, gevşeme ve stresten uzak durmayla mümkün olduğu, günümüzde tıbben de kabul görmüş bir düşüncedir. Bu, bütün insanlar için geçerli bir görüştür. Sadece devlet memurları ve diğer çalışanlar için değil!

Haftanın yedi günü aralıksız çalışan bir insanın ruh sağlığının sağlam kalmasını nasıl bekleyebilirsiniz ki? Gün boyu kullandığınız cep telefonlarınızı akşam şarj etmediğinizde nasıl ki ertesi gün kullanamazsanız, haftada en az bir gün belki iki gün dinlenmeyen bir insanın da tüm hafta boyunca aynı performansla çalışmasını bekleyemezsiniz. Avrupa’da bazı mesleklerde senelik izin hakkını kullanmayan kişiler, iznini kullanması yönünde baskıyla karşılaşıp kullanması gerektiği hususunda uyarı alırken, bizde izne ayrılan memur, işçi izinden geri çağrılarak bile bazı işleri yapması kendisinden beklenebilmektedir.

Asgari ücretle çalışan çoğu insan, işten çıkarılma endişesiyle izin istemeden çalışırken maruz kaldığı psikolojik baskıyı mevzubahis bile etmek istemiyorum.

İşte dün, birçok özel statüde çalışanın, çalışmaya devam ettiği sıradan bir gün olarak geçerken, medyadan izlediğimiz görüntüler, pek de kutlama havası izlenimi vermedi bizlere…

Bizler, böyle bir günde “Çok şükür, ölen olmadı; ağır yaralanan olmadı!” diye garip bir sevinç gösterisi ile içimizden sevinerek dua ederken; dünyanın birçok ülkesinde 1 Mayıs, coşkuyla anlamına uygun kutlamalarla geçti. Kimi evinde dinlenerek, kimi meydanlarda kimi aile ziyaretinde…

Ama en önemlisi, işçinin bayramında işçi çalışmadı. İşçi, bayramını kutladı!…

Yorum yapın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir