FELSEFE YAPMAK VE HAYAT FELSEFESİ

Türk ve Japon mühendislerin ortaklaşa yaptığı “Türksat 4A” uydusu, 14 Şubat 2014’te yani dört gün önce Türkiye saati ile 23.09’da Kazakistan’daki Baykonur Uzay Üssü’nden fırlatıldı. Türksat 4A uydusu sayesinde, Türkiye’nin televizyon ve uydu haberleşme sinyalleri artık Afrika kıtasının tamamını kapsayacak.

Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme Bakanı Lütfü Elvan: “ TÜRKSAT 4A ve 4B uydularının Türkiye’nin haberleşme kapasitesini 3 kat artıracağını ifade ederken, söz konusu uyduların tam kapasite çalışmaya başlamasıyla Türkiye’nin her bir santimetrekaresinden internete erişimin kolaylaşacağını belirten açıklamalarda bulunmuştu.

Evet, tam dört gün önce gerçekleşen bu olaya bugün seviniyor olmamız gerekirken kafalarda beliren soru işaretleri ile bakıyor olmamızın tek bir nedeni olsa gerek; bugün Köşk’ün de onayladığı internet yasası…

“Türkiye’nin her bir santimetrekaresinden internete erişimin kolaylaşacağı” ifadesi ile çelişen bu yasayı ve yapılan çalışmaları, icraatları anlamaya çalışan insanlarınsa gerçekten kafası iyice karışmış durumda artık.

Aslında birçok insan da bu olanların ne anlama geldiğinin farkında bile değil. Uzaya uydu göndermek nedir? Gönderilse ne olur gönderilmese ne fark eder?… Bunun bilincinde olan kaç insanımız var bunu da tahayyül etmek güç şu günlerde…

Zira art arda yaşanan o kadar çok olay varken insanlarımızın çoğu ne gündemi takip edebiliyor ne de takip edenlerin birçoğu yaşananları sentezleyip anlayabiliyor.

Birçoğu anladığını sanıp kulaktan dolma sözlerle yanındakiler nereye çekerse oraya gidiyor, bir kısmı tepkisiz “Aman canım bana dokunmayan yılan bin yaşasın” mantığıyla dünya yansa umurunda değil, bir kısmı kendi doğrularına göre hareket halinde ama yine her zamanki gibi sözümdeyim, olayların aslını astarını kaynağından okuyup hatta farklı kaynaklardan okuyup kafasını yoran, mantık süzgecinden geçiren kişiler yine çok az…

Bilim çağında, uzay çağında, nano teknolojilerin konuşulduğu bir zaman diliminde ilerlediğimizin ne zaman farkına varıp, kağnı ile yolumuza devam etmekten vazgeçeceğiz bilemiyorum ama şu sürü psikolojisi ile hareket etmekten vaz geçip beynimizi kullanmak gerektiğini, insanlardan çok kendimize kendi zekâmıza güvenmemiz gerektiğini artık öğrenmemizin zamanı geldi de geçiyor…

Birey olarak kimliğimizin farkına varmalı, kendimizi keşfetmeliyiz ve içinde yaşadığımız topluma da bunu hissettirmeliyiz. Bunu yapabilmek ise birikim ister hem tecrübe hem de ciddi bilgi ile dolu, mantık ile çalışan bir beyin ister.

Bugün felsefenin anlaşılmadığı ülkemizde; okutulduğu okullarda şu düşünürün hayatını anlatın, şunun görüşünü ezberleyinden öte; bir mantık ve düşünce geliştirme sistemi, bir sanat olan felsefenin hayatımızda gerektiği yerde olmamasından, insanlarımızın neden bu durumda olduklarını anlamak mümkün.

Biran önce bir düşünce sanatı olan felsefenin tüm okullarımızda zorunlu ders haline getirilip, öğrencilerin bilgiyi sevmeleri sağlanmalı, bilgiye nasıl ulaşacaklarını öğrenmelerine yardımcı olunmalı ve beyinlerini nasıl kullanmaları gerektiği yönünde çalışmalar yapılmalıdır.

Çok acil ihtiyaçlar listesinde bence ilk sıralara yerleştirilmesi gereken maddelerden biri bu olmalı; belki biraz felsefe yapmak, bir hayat felsefesine sahip nesillerin yetişmesine yardımcı olur! Buna ihtiyacımız var…

Yorum yapın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir