GEÇMİŞİ OLMAYANIN GELECEĞİ OLMAZ

KİLİM GAZETESİ BADEN-WÜRTTEMBERG – KASIM / 2019

Bizler, millet olarak varlığımızı sürdürmek ve bunu tüm dünyaya kabul ettirebilmek için tarihin öznesi olmak zorundayız. Bunun gerçekleşmesi içinse köklerimizi doğru anlamamız ve onları evrensel ölçüde harmanlayarak yeniden üretmeyi başarmamız gerek.

Sanıyorum bu noktadaki sorunlarımızdan biri, tarihimizi ve bizi biz yapan değerlerimizi ne kadar doğru bildiğimizle yakından alakalı. Atalarımız “Geçmişi olmayanın geleceği olmaz.” sözünü boşuna söylememiş olsa gerek. Sağlıklı bir gelecek ancak geçmişin tecrübesinden yararlanarak ve geleceği iyi okuyarak kurulabilir. Ancak kendi kimliğimizi ve benliğimizi bilerek yürüdüğümüz yolda, önümüze çıkan engellerin karşısında güçlü durabiliriz. Unutmayalım ki şimdiki zamanın boşluğunda asılı kalanlar, geçmişi olmayanlardır.

Dünya dönüyor, hayat devam ediyor ve bizler de bizden öncekiler gibi ilerlemekte olan zamanın içinde “geçmiş” oluyoruz. İşte bu yüzden geleceğimiz olan çocuklarımıza, bize bırakılanları ve bizim bırakacaklarımızı doğru anlatmamız gerek. İşte bu yüzden, varlığımızı millet olarak sürdürebilmek için var olma sürecimizde üzerimize düşen misyonu, hakkıyla ve layıkıyla gerçekleştirmemiz gerek.

Diline, kültürüne, dinine, vatanına, milletine, bayrağına gönülden bağlı nesiller yetiştirmek işte bu yüzden birinci vazifemiz olmalı. Şanlı tarihimizi, gururlarını okşayacak şekilde geleceğimiz olan çocuklarımıza anlatmalı, vatanlarından binlerce kilometre uzakta, yaşadıkları bu topraklarda onları bu ulvî duygulardan yoksun bırakmamalıyız.

Onlara 1071’de Malazgirt’te Anadolu’ya adım atan Alparslan’ı, 1453’te bir çağı bitirip başka bir çağı başlatan Fatih’i, Cumhuriyetimizin 96. yılını idrak ettiğimiz ve coşkuyla kutladığımız şu günlerde, kurtuluş mücadelemizin lideri, cumhuriyetimizin kurucusu M. Kemal Atatürk’ü anlatmalıyız. Yunus Emre’yi, Mevlana’yı, Hacı Bektaş-ı Veli’yi, İbn-i Sina’yı, Mimar Sinan’ı anlatmalıyız.

Bu noktada M. Kemal Atatürk’ün “Türk çocuğu, atalarını tanıdıkça daha büyük işler yapmak için kendisinde kuvvet bulacaktır.” sözünün altını yeniden çizmek isterim. Vatanından binlerce kilometre uzakta tüm bu ruhu, bu gücü çocuklarımıza verebilmek elbette kolay değil. Ama aile olarak hepiniz taşın altına ellerinizi koymalısınız.

Unutmayınız ki küçük yaşlarda evde öğrettiklerinize, okullarda Türkçe ve Türk Kültürü Dersine devam eden Türk öğretmenleri büyük katkı sağlayacaktır. Bu sebeple mutlaka çocuğunuzun eğitim aldığı okula Türkçe Dersi istediğinizi beyan etmelisiniz. Bu da yetmez, eğer okulunuzda bu hizmet yoksa Türk aileleri olarak bir araya gelerek bağlı bulunduğunuz Başkonsolosluklarımızın Eğitim Ataşeliklerine yazılı olarak başvurarak Türkçe Dersi talebinde bulunmalısınız. Şüphesiz Eğitim Ataşeliklerimiz, Türk çocuklarının bulunduğu okullarda, bu dersleri zaten açmış olmakla birlikte varsa, gözden kaçanları sizler talep etmelisiniz.

Etmelisiniz ki değerlerine, diline, kültürüne, örf ve adetlerine sahip ama aynı zamanda Avrupa’ya ve yaşadığı çağa ayak uydurmuş başarılı, aydın gelecek nesiller yetiştirebilelim. Çünkü adımızı, bayrağımızı yüceltecek ve Avrupa’da dalgalandıracak olan işte bu genç nesil olacaktır.

Nobel ödüllü bilim insanımız Aziz Sancar gibi, kimliğini ve benliğini hassasiyetle muhafaza eden nice Türk gencinin, yaşadığımız Avrupa topraklarından adını dünyaya duyurması dileklerimle…

Yorum yapın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir