Bundan yıllaaar, yıllaaar evveldi. O zamanlar hâlâ pireler berber, develer tellal idi. Üstelik bizler anamızın beşiğini tıngır mıngır sallar idik.
Bakmayın şimdi saçlarımıza düşen aklara, yüzlerimizde beliren hatlara. Evet, evet… Bizler de çocuktuk bir zamanlar. Hem de ne çocuk, ne çocuk!
Mesken tuttuğumuz sokak ve mahallelerin dili olsa da anlatsa keşke. Dizleri hep yara, eli yüzü toz topraktan kara ama gözleri hep çakmak çakmak; aydınlık yarınlarına umutla, mutlulukla bakan çocuklardık biz.
Hangi komşunun evinin önündeysek susayınca su, acıkınca “Allah ne verdiyse” sıkılmadan isterdik. Kapıların üzerinde dururdu anahtarlar. Bir tıklar, açıp girerdik sıkışınca…
Sokak aralarında çınlardı şen seslerimiz… Bütün anneler annemiz, babalar babamız gibiydi. Komşuluk hakkıydı emanet yüreklerimiz. Olur da kılımıza zarar verecek bir gölge düşse sokağa, sadece kendi çocukları için değil, hepimiz için şahin kesilirdi büyüklerimiz.
Bugün birçoğu Hakka yürüdü rahmetle andığım o melek insanların. Hâlâ hayatta olanlara Allah; sıhhat, afiyet ihsan etsin…
Ailelerimiz kadar onların da sayesinde mutlu çocuklar olduk her daim.
Bu gün, 23 Nisan… Artık yalnızca ruhlarımız çocuk.
Peki ya çocuklarımız? Onlar da bakabiliyorlar mı aydınlık geleceklerine bizim gibi umutla? Ya komşularımız? Tanıyorlar mı bizim çocuklarımızı? Yolda yere düşseler bilip kaldırabilecekler mi yerden bizim yavrularımızı?
Peki, sokaklarda oynayan çocuk seslerini duyabiliyor musunuz uzun zamandır? Onu da geçtim, hangi anne baba yalnız başına ekmek almaya gönderebiliyor yavrusunu gönlü rahat?
Çocuk istismarı, çocuk gelinler, çalışan çocuklar… Bizim, çocukluğumuzda, adını bile duymadığımız bu sözcükler yüzünden: Mutsuz, umutsuz, tatsız tuzsuz şimdi çocuklar…
Bugün 23 Nisan… Geçmişe aşina; yüreğimi ıslatan yağan yağmur var yalnızca sokakta…
Ellerindeki Türk Bayrağını gururla sallayarak, heyecanla çarpan kalplerinde duydukları sonsuz minnet, saygı, sevgi ve o duygulara eşlik eden minicik yüreklerinin üzerinde taşıdıkları Atatürk fotoğrafı ile onlara, bu bayramı hediye eden Ata’larına bizim kadar minnetle bağlanıp koşan, coşkulu çocuklar da yok artık…
Stadyumlarda kutlanan şaşalı “Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramları” büyük kalabalıklar, o coşku, o heyecan da yok uzun zamandır. Sonrasındaki çocuk baloları, gece düzenlenen fener alayları…
Hatırladıkça, kalbimin sesini daha çok duyuyorum. Göğüs kafesimden fırlayıp coşmak isteyen o, çocuk kalbimi işitiyorum derinden. Aynı heyecan sarıyor bedenimi. Gururlanıyorum. Oturduğum yerden çakı gibi, dimdik kalkıyorum ayağa. Başucumda duran yeni ayakkabılarımı, beyaz dantel fırfırlı çorabımın üzerine geçirip, gururla taşıdığım bando kıyafetimi giyinip sokağa çıkmak istiyorum. Trampetime, sesini en yüksek perdeden çıkarmak için çabalayarak vurmak, tüm cadde ve sokakları öylece dolaşmak istiyorum…
Haydi çocuklar, takılın peşime. Yüreklerinizdeki coşkuyu, heyecanı yeniden işitmek istiyorum. Ellerinizde coşkuyla salladığınız Türk Bayraklarını görmek, şen kahkahalarınızı işitmek istiyorum. Unutmayın; bu bayram size Ata’nızdan yadigâr, Ata’nızdan armağan… Sıkı tutun, sahip çıkın, kendilerine bayram hediye edilen yegâne çocuklar olduğunuzu asla unutmadan, yitirdiğimiz birçok şeyin arasına bu bayramın girmesine müsaade etmeyin.
Egemenliğin kayıtsız şartsız size, bize tüm milletimize armağan edildiği bu büyük günün coşkusunu göklere yazın siz de…
Bize bu günleri bahşeden Büyük Önder Gazi Mustafa Kemal Atatürk başta olmak üzere, ebediyete intikal etmiş şehit ve gazilerimize;
Saygı, dua, rahmet ve minnetle…
NE MUTLU TÜRKÜM DİYENE
23 NİSAN ULUSAL EGEMENLİK VE ÇOCUK BAYRAMIMIZ KUTLU OLSUN…