Hayat çok kısa ama bir o kadar da uzun…
Şimdi “bu ne çelişki?” diyecek birçoğu biliyorum. Ama aslında hayatın kendisi de bir çelişki değil mi …?
Ağlarken gülen insanlar, fakirken bir gecede zengin olanlar ya da tam tersi, mutluyken bir kötü haberle mutsuz olabilen, mutsuzken mutlu , bugün can ciğer dostken yarın en nefret ettiği düşman… Bugün varken yarın yok !…
Aslında belki de en büyük çelişki yoktan var, varken yok olmakta… Belki hayatın başlangıcından itibaren çelişkilerimiz de bizimle doğuyordur. Her şeyin bir sebebi, bir açıklaması olduğu gibi çelişkilerimizin de bir açıklaması vardır mutlaka. İnsanlıkla birlikte var olan bir kavram olduğuna göre!..
Düşündüğünde tüm bunların hayatın bir parçası olduğunu fark edebiliyor insan. O halde, ilk cümledeki çelişki de hayatın bir gerçeği olmalı. İnsan, aynı anda nice çelişkileri hayatın içinde, belki de aynı anda kendi içinde yaşamıyor mu?
Boş geçirdiğiniz bir günü düşünmenizi istiyorum şimdi… Yapacak bir şeyinizin olmadığı, sıkıntı içinde oflaya poflaya dakikaları sayıp uç uca ekleyip de bitiremediğiniz o gün ne kadar da uzun gelir değil mi? İşte diğer günlerden farklı olamayan 24 saati bitiremediğimiz için bize çok uzun gelen bu günün nasıl diğerlerinden farkı yoksa uzun yaşayıp da ömrünü boş işlere harcayan insanlara da hayat çok uzun geliyor olmalı. 90 yıl sonra dönüp baktığında bomboş bir sayfa. Toplasan belki 90 güne sığacak şeyler… Hayat, görünürde o kişi için çok uzunken, içerik itibariyle işte aynı anda kısa oluvermedi mi?
Oysaki kısacık ömre o kadar çok şey sığdıran insanlar varki…
36 yıla; yüzlerce şiir sığdıran Orhan Veli, bir o kadar hikâyeler sığdıran Ömer Seyfettin…
36 yıla; yüzlerce klasik eser sığdıran Purcell, Mozart…
36 yıla; yüzlerce şarkı sığdıran Bob Marley…
36 yıla; onlarca film sığdıran Marilyn Monroe… Yardımlar yapan Prenses Diana…
Hayat, sadece çelişkiler değil tesadüflerle de dolu öyle değil mi? Bu isimleri ortak bir noktada toplayan ünlü olmalarının yanı sıra aynı ömür sürelerine sahip olmaları. Kısacık ömürlerini dolu dolu, belki de doksan yıl yaşayan insanlardan daha uzun yaşamaları. Tabii bunlar benim bildiklerim… Kim bilir 36 yıllık ya da daha az ömre daha çok şey sığdıran nice insanlar vardır…
Elbette herkes sanatçı olmak zorunda değil, dolu dolu yaşadı diyebilmek için. Hayatı anlamlı kılacak bir şeyler yapmak da artık kişinin kendinin bulması gereken bir konu.
İşte ilk cümledeki çelişki problemi çözülmüş oldu böylece. Hayat çok kısa, ama bir o kadar da uzun aslında. “Dolu dolu” yaşayabilene…
Hayatın bir parçası olan çelişkiler ve tesadüfler bizimle hayatı paylaşmaya devam edecektir. Asıl maharet, onlarla yaşamayı öğrenip ibreyi olumlu yöne çevirebilmekte.