Haydi, Formasız Okullara!…

Her gün yeni bir gündeme gözümüzü açtığımız ülkemizde; öğrencilerin istedikleri kıyafetlerle okula gidebilecekleri haberi çıktı bir sabah karşımıza.  Hemen aynı hızla bir tartışma başladı “iyi mi oldu, kötü mü?” diye…

Hem her iki uygulamayı çocukluğunda bir öğrenci, meslek hayatında bir eğitimci olarak yaşamış biri olarak, hem de her iki uygulamayı yaşamış bir öğrenci annesi olarak, ben de düşündüm…

Yurt dışında okuduğum yıllarda, kıyafetlerimle okula giderken aslında her şey gayet olağan ve sıradandı. Türkiye’ye döndüğümüzde okula kayıt yaptırdıktan sonra ilk dikilen okul formamı giyerken duyduğum heyecan geldi aklıma. Okulların açılacağı sabahı nasıl merakla beklediğimi hatırladım, yeni okul önlüğümü giyebilmek için. Sonra lise üniformasına geçişte, liseli bir genç olarak tescillendiğimiz gömlek ve jilem… Aslında hiç sıkılmamıştım üniforma gibi her gün giydiğim kıyafetten…

Her sabah mavi önlüğüyle okula giderken kızım da sıkılmamıştı hiç… Sonra onun da mavi renk formadan jileli kıyafete geçildiğinde çok heyecanlandığını hatırlıyorum… Yurt dışında okumaya başladığı ilk yıllarda; evet, başta değişik ve eğlenceli bulmuştu serbest giyinmeyi ama kısa süre sonra formasını özlediğini de söylemekten çekinmemişti. Onun ayrı bir havası olduğunu düşünüyordu çünkü. Tabii her sabah “ne giysem?..” derdine düşmüştü artık bir de…

Evet, bir yandan giyim tarzı-giyim zevki oluşturdu bu süre içerisinde kendine göre. Bu anlamda elbette fayda sağladı kıyafet özgürlüğü ona. Ama ötesi yoktu… Hatta bu tarzı, okul forması giyiyor olsaydı da oluşturacaktı muhtemelen. Belki de sadece süreç hızlandı, o kadar…

Avrupa’da, insanların alım güçleri arasında çok uçurumların olmadığı göz önünde bulundurulduğunda hemen hemen her çocuk-genç tercih ettiği spor marka kıyafetleri alıp giyebiliyor… Zengin-fakir arasında öyle büyük uçurum olmadığından; her şey tamamen kişilerin zevklerine ve giyim tercihlerine bağlı kalıyor sadece. Marka seçmek veya seçmemek öyle pek önemli değil burada aslında. Ne aileler, ne de öğrenciler umursamıyor A marka B marka ürünleri… Önemli olan sadece zevklerine göre giyinebilmek, o kadar.

Bugün eleştirdiğimiz bu marka merakını farkında olmadan yine biz aileler yerleştiriyoruz çocukların akıllarına. Ya ailede bu merak oluyor; çocuk, anne ya da babadan görüp alışıyor; ya da o ailede yetişen çocukların, arkadaşlarına bu merakı bulaştırması sonucu… Yani sadece kendi ailemize değil başka ailelere de ister istemez bulaştırabiliyoruz bu hastalığı…. O halde, sonuç olarak bu mantaliteyi çocuklar, küçük yaşta ailelerinden alıyorlar …

Avrupa’da ise en zengin aileyi bile sıradan kıyafetler içinde, sıradan bir yaşantı sürdürürken görebiliyorsunuz. Ya da tam tersi… Mesela Prag’da, meşhur Kral Karl Köprüsü üzerinde gezerken, ayağında dünyaca tanınan bir spor markası ayakkabıyla, el açmış, dilenmekte olan bir dilenci görmüştüm… Anlayacağınız dilenen biri biri bile marka giyebiliyorken, kimsenin kimseye özenmeyeceği bu Avrupa kentlerinde çocuklar özgürce dilediklerini alıp giyebildikleri için hiçbir sorun teşkil etmeyen okullardaki özgür giyim, sıradan bir durum…

Oysa doğudan batıya, alım gücü düşük, markaların pahallı olduğu ülkemizde, önlüğün altında, ayağına giyecek ayakkabısı olmayan öğrencileri düşünüp üzülürken, her gün çeşit çeşit giyinen arkadaşları yanında, markayı bir kenara bırakalım, giyecek doğru dürüst kıyafeti olmayan yavrularımızı, gençlerimizi düşünerek, içinde bulunacakları psikolojileri düşünmek şimdiden düşündürüyor beni.

Bu kıyafet özgürlüğü kararının uygulamasında, en büyük sorumluluk, karar yürürlüğe girdiğine göre, bence ailelere düşüyor… Ülkemizde yaşayan insanları bir anda zenginleştirip alım güçlerini yükseltemeyeceğimize göre; Marka kıyafetlerle, her gün farklı albenili kıyafetleri giydirip, defile yapar gibi çocuklarımızı okula göndermeyerek işe başlamalı, etrafımızda ihtiyaç sahibi komşularımıza, tanıyalım tanımayalım onları incitmeden yardımcı olalım.

Çocuklarımıza, maddenin değil maneviyatın önemli olduğunu öğretelim ve bunu bizzat kendimiz de uygulayarak onlara örnek olalım…

Kardeşliğin, dostluğun, insanlığın düstur edildiği bir milletin mensubu olduklarını çocuklarımıza hissettirelim, yaşatalım ve yaşayalım. Ancak bunları yaparsak bazı şeylerin üstesinden çok daha kolay gelebileceğimizi asla unutmayalım, unutturmayalım…

Böyle olabiliyorsak; haydi şimdi formasız okullara!…

Bir yorum

  1. güzel bir yazı olmuş teşekkürler hocam, özellikle kararı eleştirmekten ziyade bundan sonra neler yapmamız gerektiğini vurgulamanız bana yeni bi bakış açısı kazandırdı diyebilirim.

Yorum yapın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir