Ufuktan doğan güneşin solgun uyanışlara gebe çehresi, göçmen kuşların veda şarkılarıyla yıkanırken; bağrı yanık yazın, ateşli kollarından yine bir eylül akşamında dökmeye başladı sonbahar, yapraklarını.
Yüreğini aniden soğutmamak için yaz; yıldızlı semaların altında, denizin, sıcak kumların, aşk dolu, sevgi sözcüklerini fısıldayan neşe dolu gecelerini, uzun, soğuk kış gecelerine terk etmeden yasladı yine sırtını hüzünbaz sonbahara.
Bilgisayarımda (her ikisini de rahmetle yâd ettiğim) Sanat Güneşimiz Zeki Müren, güftesi ve bestesi Şekip Ayhan Özışık’a ait şarkıyı söylerken:
“Yine hazan mevsimi geldi
Yine yapraklar, rüzgârların peşi sıra gidecek
Yine deli gönlüm, yine bu mevsimde
Hicranını yalnız başına çekecek” diyordu.
Sanırım, hüzne en aşina mevsimdir sonbahar. Serin rüzgârlar, ardına takılan karmaşık duygularla yüzümüze değil ruhumuza vururken, içimizde açan hazan gülleri, belki de dikenlerini batırdığı için yüreğimize, bu kadar hüzün kokar bu mevsim.
Belki de göğün gözyaşları, o yüzden soluksuz düşer yeryüzüne. Suyun toprağa vuslatındaki neşe, hasret çeken gönüllerin firkatini kendi neşesinde boğar mı bilinmez, yürekte esen seher yeli, çatlayan nar tanelerini savurur bu mevsim, dört bir yana.
Günün sıcaklığına aldanmadan, sabah ve akşamların iç gıcıklayan serinliğindeki ürpermelerin, sıcak sütlü çikolataların, mis kokan limonlu ıhlamurların, cama vuran yağmur damlalarının sesiyle dinlenen romantik müziklerin, sinemalarda izlenen filmlerin ayıdır Eylül. Kavanoz kavonoz hazırlanan konservelerin, mutfaktan gelen mis gibi kek kokularının, poğaçaların, okullarda çalan zillerin, cıvıl cıvıl öğrencilerin sesidir sonbahar…
Hazana dair söylenmedik sözcük, kurulmadık cümle kalmış mıdır bilmem ama tükenmişse de tüm sözcükler, nihavent makamında tamamlanmamış nağmeler gibi söz bitmiş lakin söylenecek olan yine yarım kalmıştır bir dahaki hazana kadar.
Bilmem kaç hazan daha dile gelir bu sözcükler bu satırlarda ama nice suskun, hüzünbaz gönüllerin hüznünü savuran hazan rüzgârlarının yüreklerinizde esmesi temennisiyle…
Sağlıcakla kalın…