KENDİNİ TANIMAK VE BİLMEK

“Kendini tanıyan kaç insan var şu dünyada?…”

“O nasıl soru?… İnsan hiç kendini tanımaz mı?…”  diyenleri duyuyorum, herhalde “Kendini tanımayan insan var mıdır şu dünyada?” diye sormam gerektiğini düşündü bir çoğunuz…

Yok, gayet de bilinçli olarak kendinizi tanıyıp tanımadığınızı sormak istemiştim. Zira o kadar kendini tanımayan, kendini bilmez insan var ki şu hayatta!… Her geçen gün bir yenisiyle tanışma gafletine düşüyoruz… Ama farkında olarak ama olmayarak?!..

Hep düşünmüşümdür acaba insanlar başkalarını merak edip tanımak istediklerinin yüzde biri kadar neden kendilerini tanımak, bilmek için çabalamaz diye.

Her şeyin en güzelini en iyisini isteyen insan kendini iyileştirip, huylarını güzelleştirmek için mücadele neden etmez?… Oysa insan varlık sebebini bilmez ve sorgulamazsa boş yaşıyordur, boş işlerle uğraşıyordur aslında…

Hz. Ali (as) : “Marifetlerin en üstünü insanın kendisini tanımasıdır ve en büyük cahillik ise insanın kendini tanımamasıdır.” der.

Başka bir yerde ise : “Kendini tanımayan kimse kurtuluş yolundan uzaklaşarak cehalet ve sapıklık yoluna giriverir.” der.

Düşününce öyle derin anlamlar içerir ki bu sözler. Kendini tanıyan insan izzet-i nefis sahibidir çünkü. İzzet-i nefis ise nefsin şerefliliği, üstünlüğü demektir.

Bu kelimeler, iyi özümsenerek içleri daha iyi doldurabilirse ne demek istediğim daha iyi anlaşılabilir belki. Zira günümüzde kişiler, kendi içlerinde oluşan maddi ve manevi zenginliği hazmedemeyip onun vakarına eremediği için tevazu yoksunu, bencil primitif varlıklara dönüşüyorlar bilinçsizce.

Kendini tanımayan insanlar, olduklarından daha üste gördükleri kimliklerinin hazımsızlığı içinde, kibrin kollarında buluveriyorlar kendilerini. Çünkü kendilerini tanımıyorlar, bilmiyorlar… Ne olduklarını, ne olamadıklarını, nerede durduklarını, ne isteyip ne istemediklerini… Müspet bir benlik geliştirememiş olmanın, kendilerini tanımamanın verdiği acziyetle etrafındaki insanların oyuncağı olup, aslında olmadıkları menfi bir benliğin esiri oluveriyorlar sessizce, kendileri bile fark etmeden.

Oysa kişiler kendilerini tanıyabilseler, saygın kişiliklerine zarar getirecek hiçbir olumsuzluğa geçit vermezler hayatlarında. Nasıl ki varlıklı insanlar dilenciliği kendilerine yakıştırmazsa, kendini bilen insan da kişiliğine zarar getirecek olumsuz davranışları sergilemez yaşantısında.

Kendini bilen insan, meyvesi olgunlaştıkça eğilen ve yere yaklaşan bir dal gibi olmalıdır. Olgun, erdemli, vakar sahibi, kendisini bildiği için karşısındakini daha iyi anlayan, aklı başında, hırslarından arınmış, sevgi dolu olmalıdır. Dalkavukluğa, yalana dolana prim vermemelidir. Ağırlığı tevazusunda saklı, kibirden arınmış başkası tarafından değeri anlaşılan ama kendi kendine değer biçmeyen insandır kendini bilen. Çünkü başkasının onu bilmesi için özel bir çaba göstermesine de gerek yoktur zaten. O, duruşuyla, hal ve hareketleriyle ele veriyordur kendini bildiğini zaten.

Yorum yapın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir