KİBRİT ÇÖPÜ

Bir yazı okumuştum, kibrit çöplerini insanlara benzeten… Ne güzel yakalamış yazan kişi diye düşünmüştüm. Bugün, düşünürken aklıma düştü. Acaba hatırlayanlarınız var mı o benzetmeyi?…

“Kibrit kutusundaki kibritler, toplumun içinde yaşayan insanlar gibidir. Hepsi birbirinin aynı gibi görünseler de her biri farklıdır. İnsanın yaşamı gibi her bir kibrit önce yanar ve sonunda kül olup sönüverir ama etkileri farklı farklı olur. Kimi kibrit çöpü bir amaca hizmet etmek için yanar, kimi amaçsız tüketir ömrünü. Kimi yanarak zarar verir çevresine kimi…”

Tıpkı insanlar gibi. Aynı gibi görünsek de milyarlarca farklı insan, dünya denen bir kutunun içinde; kimimiz kendimizi yakıyor kimimiz etrafımızdakileri, kimimiz yanmak isteyip yanamıyor kimimiz birden parlayıp sönüyoruz.

Ne tuhaf değil mi? Bir kibrit çöpüyle özdeşleştirdik kendimizi!

Yaşamak için bir amacımız yoksa eğer, mutlu olmamız ve gelişmemiz mümkün değil. Yaşamaz mıyız? Yaşarız elbet; buna ne kadar yaşamak denirse… Amaçsız yanıp sönen kibrit çöpü gibi…

‘Şükretmek’ dünyanın en güzel şeylerinden biridir ama sahip olduklarımızla mutlu olmak, çabalarımızdan vazgeçirmemelidir bizi. Hayatın hepimize farklı fırsatlar ve meşakkatler verdiği düşünülürse; ne yaşadığımızdan çok, bu fırsatları nasıl kullandığımızdır önemli olan. Kibrit kutusunu açtığımızda hepsi aynı görünen kibrit çöplerinden ne farkımız kalır yoksa?

İlk yanan kibrit çöplerinin, en üsttekiler olduğu hepimizin malumudur. Yani yetki sahibi iseniz, herhangi bir olayda, sorumlu olduğunuz insanlardan önce, ilk yanacak olan sizsiniz demektir.

Kibrit kutusunu açtığınızda genellikle tüm çöpler, aynı yöne bakar. Eğer es kaza aykırı duran bir kibrit varsa göze ilk batan o olduğundan yine önce o yanar.

Birde birbirine yapışık duran kibrit çöpleri vardır. Biri yanınca diğerini de yakan… Tıpkı omuz omuza yürüdüğünüz arkadaşlarınızdan birinin başı yandığında sizin de yanacak olduğu gibi…

Hele kutunun içindeyken bir kibrit çöpünün, maazallah alev aldığını bir düşünsenize… Tek bir insanın, tüm toplumu yakması gibidir. Attığımız her adımdaki sorumluluğu hatırlatır bize. Hele özüne ihanet eden kibrit çöplerini düşünürsek… Bir ağaçtan, binlerce kibrit çöpü elde ettiğimizi düşünün. Oysa, tek bir kibrit çöpünün koca bir ormanı yaktığını hayal etmek istemezsiniz değil mi? Yok mudur böyle insanlar peki?!..

Bazı kibrit çöplerinin yanıcı kısmı daha iricedir, lakin yanar yanmaz “puf!…”sönüverir, hayal kırıklığına uğratır bizi. Bazısı da olması gerektiğinden daha ince kesilmiştir. “Bu da yanar mı sanki!” dersiniz; bir de bakmışsınız ki görevini layıkıyla yerine getirmiş. Göründüğü gibi olmayan insanların, en bariz örneğidir bu kibrit çöpleri. İçi boş, kalıbının adamı olmayan esvabının içini doldurmayan vasıfsız, kişiliksiz insanları temsil eder iri başlı kibrit çöpleri.

Demem o ki; kibrit çöpü deyip geçmeyin… Öyle çok şey anlatır ki onlar… Her biri ayrı bir karakterdir aslında…

Kimi bir amaca hizmet etmek için gelmiştir dünyaya kimi amaçsız tüketir ömrünü… Kiminin varlığı hezimettir içinde yaşadığı topluma, zarar verir; kimi görevini layıkıyla yerine getirir gönül huzuruyla kapar gözlerini dünyaya…

Dilerim; dünyaya gelme amacımıza uyan insanlar olalım şu üç günlük dünyada. Bize verilen görevleri layıkıyla yerine getirebilmek ve bunu, kadrini kıymetini bilenlerle yaşayabilmek umuduyla.

Yanmak ama etrafımızı yakmamak temennisiyle…

Yorum yapın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir