KİM ÖLDÜRÜYOR?

Aile içi şiddet!

Töre cinayetleri!

Namus davası!

Bu başlıklar aklınıza neyi ya da kimi getirdi desem?…  Cevaplarınızı, hiç hatasız verdiğiniz doğru cevapları çok net duyabiliyorum.

İnsan haklarının, aslında kadın-erkek bütün bireyleri kapsaması gerektiğini, kâğıt üzerinde hepimiz biliyoruz. Zira hak ve eşitlikler yasa önünde tanımlanırken böyle ifade edilmiş ama iş fiiliyata gelince değişmiş zannımca. Zaman içinde çifte standarda bağlanmış hatta. Özgürce, onurumuzla, eşit şartlarda yaşama hakkımız, ruh hastası olarak tanımlayabileceğim insanların kirli ve karanlık ellerine bırakılmış.

Neden yukarıdaki başlıkları saydığımda hepimizin aklına kadınlar geliyor hiç düşündünüz mü?

Çünkü aile içi şiddete maruz kalan, darp edilen, öldürülen, mobbinge uğrayan hep kadınlar, kadınlarımız da o yüzden.

Hiçbir töre cinayetinde bir aile toplanıp erkek evladının infazına karar vermez. Hatta suç işlerse ört bas etmek için uğraşır.

Namus davası denildiğinde bir erkeğin namussuzluk yapacağını düşünmeyiz nedense. Oysa namus kelimesinin tanımında kadın ya da erkek ayrımı yoktur.  Bunu ona yakıştıran bizim toplumumuzdur.

Saymaya devam etsem daha çok dengesizlikler bulabilirim. Eğitimde; okumasın evde iş yapsın, evlensin diye eğitim-öğretim hakları ellerinden alınanlar da kızlar değil midir? “Haydi, erkekler okula!” diye bir kampanya duymadık zira şimdiye kadar değil mi?

Aile içi şiddet biçimlerinden, özellikle fiziksel şiddete ilişkin davranışların içselleştirildiği toplumumuzda, kadınlara ekonomik ve cinsel nedenlere dayalı olarak fiziksel şiddet uygulayan koca müsveddelerini neredeyse haklı bulan insanlar çıkıyor karşımıza. “Erkektir yapar!…” zihniyetini çağlar ötesinden kabullenmiş insanlarımızdan hatta zihinlerinin alt katmanlarına bu düşüncelerin enjekte edildiği erkekler ve kadınlardan bahsediyorum.

Evet, evet merak etmeyin yanlış yazmadım, kadınlardan bahsediyorum. Zira o erkekleri yetiştiren de biz kadınlar değil miyiz? Oğullarını megaloman olarak yetiştiren annelerimize sesleniyorum, bu işte bir nebze suçunuz olduğunu hiç düşünmüyor musunuz?

Bence düşünülecek çok şey var bu hususta. Bir an önce kendinize gelin ve siz de bir çeki düzen verin düşüncelerinize. Eğer bu işte bir nebze katkınız olduğunu düşünmüyorsanız cevap verin o halde “Bizi kim öldürüyor?”

Erkekler mi, erkeklik mi?

Zihniyet mi, cahillik mi?

Yaslara mı, adaletsizlik mi?

Çorbada tuzu olan çok insan var gerçekten. Sözüm yalnızca annelere değil elbet, maksadım iğneyi kendimize, çuvaldızı başkasına batırarak başlamaktı sadece. Her şeyin başı eğitim. Eğitimli annelere çok ihtiyacımız var bu toplumda. Zira sağlıklı bir neslin yetişebilmesi için en önemli şart bu bence.

Kadına yönelik şiddetin sadece eğitimle, sosyal statüyle, yaşla başla alakasının olduğunu da iddia etmiyorum elbet. Anneler, ilk ve en önemli şartımdı sadece. Karanlık zihniyetlerle mücadelenin temelinde bütün insanlar olmalı aslında. Aklı başında, ruh sağlığı yerinde, eğitimi, kültürü, görgüsü ve bilgisi ile düşünebilen, sorgulayabilen, empati kurabilen mantıklı insanlara ihtiyaç var toplumda.

Zira “ 13 yaşındaki küçücük bir çocuk için’ isteyerek cinsel ilişkiye girmiş’ diyen bir hâkimin kararıyla, töre cinayetini tasvip eden bir aile büyüğünün zihniyetini; gecenin yarısı sokakta ne işi vardı, o saatte çıkarsa sokağa, bir cinayete kurban gitmesi normal diye bakan insan müsveddeleri ile ‘aşırı sevgiden’ bu cinayeti işledi diye iyi hal indirimi veren bir hâkimi; sosyal statüsü, yaşı ya da cehaleti konusunda kategorize edemiyorum artık.

Aynı karanlık zihniyetlere mensup sosyal statüleri çok farklı olan bu varlıklar, kadını, insan olarak kabul edemeyen gölgelerden ibaretler yalnızca benim için.

 

Yorum yapın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir