MECLİS

Baden–Württemberg Eyaleti Başkenti Stuttgart’ta, 4-5 ay önce Eyalet Meclis toplantısını izlemek istedik. Yapılan yazışmaların ardından istediğimiz tarih ve saate randevu aldık. Alman dakikliği malumunuz. Belirtilen saatte eyalet meclisinin önünde buluşarak binaya girdik. Büyük bir sükûnetin hüküm sürdüğü binada vakur bir Alman rehber bizi karşıladı. “Salona kadar size eşlik edeceğim.” dedi. Yeşile ve doğaya karşı yaptığı çalışmalarla son seçimlerde oy potansiyelini hayli yükselten bir partinin mensubu Türk kökenli bir milletvekili de bizleri kabul edecekti. O nedenle önce toplantı salonuna geçtik.

Rehber, bize binanın ve salonun krokisini verdi. Oturumun gerçekleşeceği esnada partilerin salondaki yerini, parti mensuplarının isimleriyle birlikte, hangi sandalyede oturduklarını  gösterir nitelikte detaylı bilgiler içeren ayrıntılar da vardı broşürde. Kısaca o günkü meclis gündeminden bahsetti. Ekrandan oturum için yapılan hazırlıkları da izleyebiliyorduk.

Bir Türk olarak, Alman eyalet meclisinde yer alan bayan vekilimiz geldi. “Hoş geldiniz” diyerek tek tek hepimizle tokalaştı. Bir süre sohbet ettik ayrı bir salonda. Özellikle Almanya’daki Türk ailelerin eğitim sorunlarını dile getirmek istediğimiz bu toplantıda tüm gözlemlediğimiz eksiklikleri dile getirdik. Kendisi de büyük bir tevazu içinde not aldı dinlediklerini. Naif ama bir o kadar da verimli sohbetimizin ardından toplantıya geçmesi gerektiği için müsaade isteyerek ayrıldı. Biz de meclis salonu misafir koltuklarındaki yerimizi aldık. Misafir koltukları dopdoluydu. Konuyu merak eden insanlar, meclisi merak eden öğrenciler, üniversite öğrencileri…

Toplantı başladı. Gündem maddeleri okundu. Gündeme dair öne sürülen, görüşülmesi esas ilk konu belirtildi. Tezi savunan parti üyeleri kendilerine verilen konuşma süreleri içerisinde konuşmalarını yapıp oturdular. Onlar konuşurken özel bir yazı stili ile konuşmaları yazan yazmanlar toplantıyı kelimesi kelimesine yazıyorlardı. Belirli arlıklarla yazman arkadaşları ile yer değiştiriyorlar, onların yerine yenileri oturuyordu. Böylelikle ses kayıtlarına bile itibar edilmeyen Meclis tutanakları elle yazılıyor sonra bilgisayarda yeniden yazılarak toplantı sonunda başkanın masasına konuluyordu. Doğrusu toplantıdaki en gözle görülür hareket de buydu. Başka bir atraksiyon yoktu!

Tezin savunulup meclisten onay almasını isteyen tarafın konuşmaları bittikten sonra başkan diğer parti mensuplarına söz hakkı tanıdı. Karşı görüşte olan diğer parti mensupları söz hakkı alarak neden karşı olduklarını anlattılar, antitezlerini sundular. Akabinde oylamaya geçildi.

Büyük bir sükûnetle geçen toplantı aynı sükûnetle devam etti ve bitti…

Hepsi bu kadar…

Ne bir kavga, ne bir gürültü, ne bir hakaret… Demokratik bir ortamda yapılan demokrasiye yakışır bir tartışma ortamı… Birbirini dinleyen, saygılı, ne istediğini bilen, kendinden emin, özgüven sahibi insanlar… Milletin vekilleri, milletine yakışan adap ve üslupla temsil ettiği insanların görüş ve düşüncesini savunup haklarını arıyordu sadece. Yani en doğal olan şeyi, işini yapıyordu. O kadar…

Ha, bu arada öğrenciler de vardı demiştim ya… İzlemelerinde hiçbir sakınca yoktu. Ailecek izlenebilecek program niteliğindeydi toplantı. Şiddet unsuru ve korku içerir/ olumsuz örnek içerir ibarelerine ihtiyaç duyulmuyordu çünkü !…

Bir yorum

  1. Fahrettin Dogan

    Mükemmel ve yerinde bir Analiz ile,Bizim meclisimize Örnek gösterilmesi gerekir.

Yorum yapın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir