Bir İngiliz başbakanı: “Ben Shakespeare’i Hindistan’a değişmem.” demiş.
Zira Hindistansız bir İngiltere düşünebilmek mümkün ama Shakespeare’siz asla!…
“Bu dünyaya ayırmaya bölmeye gelmedik biz.
Biz, kırıkları onarmaya, ayrılanları birleştirmeye hâsılı, insanlar arasında köprü olmaya geldik.” diyen Mevlanasız bir Türk Edebiyatı düşünemiyorum ben de.
Ay ışığının, gül yaprağına da çamura da düşse, temiz olduğunu bilen; eserleri ve fikirleriyle ruhlarımızı döktüğü kalıplarda her gün yeniden eritip şekillendiren, 72 milleti gönülden kucaklayıp herkesin kulağına kendi dilinden fısıldayarak “Gel!…” diyen, asırları eskitip kendi her dem taze kalan büyük mutasavvıf MEVLANA!…
Şeb-i arûs’a ereli 743 yıl olmuşken hâlâ onun çağrısına kulak verip dünyanın dört bir yanından ona koşan, insanları ona yönlendiren tılsım, onun her çağa hükmeden evrensel felsefesinde gizli olsa gerek. Mezarı gönül olan insanlar karşısında, ölümün bile hükümsüz kaldığı maneviyatta saklı belki de her şey.
Ya da her insanın yüreğinde olan aşk ve marifetin kaynağına ermiş olmasıdır onu böyle cazip kılan. Onun ifadelerinde yer bulan, anlam kazanan gönül, nice şeyden daha kıymetlidir ve dahi gönlü kırmak büyük bir hatadır, ona göre.
Hele aşk… Aşk, bir başka kutsaldır yeryüzündeyken bile ilahi boyuta ermede … Mevlana, aşk sayesinde insanın toprak âleminden ulvi âlemlere yolculuk yaptığını; aşkın insandaki kin, hırs, kibir gibi yakıp kavuran olumsuzlukları giderdiğini dile getirirken; din, dil, ırk ayırt etmeksizin, tüm yüreklere aynı kaptan su serpmiştir.
Mevlana, âşık olmayanların ölümden korktuğunu ifade etmiş; “Ölümden korkanlar âşık olmayanlardır. Onlar ömürlerinin uzaması için mühlet isterlerken âşıklar bir an önce ölümle O’na (Sevgiliye- Allah’a) kavuşmak dilerler. Çünkü âşıklar ölmez. Onların mezarı âriflerin gönülleridir.”demiştir.
“Benim ölüm günüm Sevgili’ye kavuşma günümdür (şeb-i arûs), eğlence ve mutluluk günümdür. O gün benim için çeşitli nîmetleri yeme, şikâyetlerden kurtulma ve Allah’tan râzı olma günüdür.” diyen Mevlana, ölümü soğuk ve korkutucu yüzünün ötesinde Hakk’a vasıl olmanın yolu olarak görmüştür. İnsanın, ölüm sayesinde sonsuzluğa kanat açacağını dile getirerek ardından kimsenin yas tutmamasını bilakis mutlu olunmasını istemiştir.
Asırlar ötesinden kulağımıza fısıldadığı öğüdüne sadakatle şeb-i arûsun seneyi, devriyesinde dua ve rahmetle yad ediyorum…
Cömertlik ve yardımda akarsu gibi ol.
Şefkat ve merhamette güneş gibi ol.
Başkalarının kusurunu örtmede gece gibi ol.
Hiddet ve asabiyette ölü gibi ol.
Tevazu ve alçak gönüllülükte toprak gibi ol.
Hoşgörülükte deniz gibi ol.
Ya olduğun gibi görün, ya göründüğün gibi ol.