“NAMUS” KADINLARIN ETEĞİNE YAPIŞMIŞ BİR KERE!

Kelimeler boğazıma dizildi, satırlara düşmüyor… Elim yazsa dilim dönmüyor, dilim dönse zihnim ikrar etmiyor, edemiyor… İnsan diyemeyeceğim bu iki ayaklı yaratık için ne desem kâr etmiyor! Şeytanın vücut bulmuş hali!

Haberi duymayan yoktur herhalde. Bağcılarda yıllarca çocukları tehditle, şantajla korkutarak taciz eden şahsiyetsizden bahsediyorum.

Adaletini yitirmiş dünyada adalet arayamayan, korkutulup susturulan, kamera kayıtları ile duvarlara yazılan kâğıtlardaki direktiflerle sindirilen el kadar çocukların hayatını karartan bir mahluktan bahsediyorum.

Adalet… Neredesin ey adalet!

Bu iki ayaklı yaratığın 2009 yılında bir çocuğa yönelik istismar suçuyla yargılanıp delil yetersizliği gerekçe gösterilip “Çocuğun beyanı soyuttur!” denilerek beraat ettiren adalet. Ne oldu bak, gördün mü şimdi?

Düşünsene bu herif, o zaman ceza alsaydı, bunca çocuk bunca yıldır bu yaşadıkları işkenceye maruz kalmayacaktı! Bu cehennemin içine düşmeyecekti. Bu iblisin istismarına maruz kalmayacaktı!

Daha da mı çağırmayayım seni adalet?

Bir ülkede adaletin ne denli önemli olduğunun en büyük göstergelerinden birini yine bu kadar elim bir olayla teyit etmek ne kadar acı değil mi?

Bu pedofilleri içeri tıkmayıp sokağa saldıkları sürece tehlike bitmeyecek. Efendilik, beylik, paşalık sökmemeli böyle davalarda. Bu işin iyi hali yoktur, olamaz, olmamalı. Bir çocuğa uzatılan bu kirli ellerdeki kir, suyla sabunla temizlenmez, temizlenemez çünkü.

Bugün klavye başında atıp tutup sayıp sövdükten sonra eğer yarın hiçbir bir değişiklik olmayacaksa insanlarda, yasalarda boşuna konuşmanın bir manası yok. Olanı söylemek değil çözüm üretmek zorundayız. Evet, eleştiririz, lanetleriz, kınarız ya sonra? Sonrasında hiçbir şey yapılmayacaksak, hayatlarımıza kaldığımız yerden devam edeceksek hiçbir anlamı yok!

Evet, önce adalet üzerine düşeni yapmalı ama adalete gelene kadar ailelerin, toplumun, siyasilerin, bürokrasinin üzerine düşen sorumluluklar yok mu?

Var!

Toplumdaki bütün çarklar aynı yönde, aynı ritimle işlemediği sürece bu ne ilk olacak ne de son. Tedbir almadan sonuç beklemek aptallık çünkü!

Önce eğitim!

Hep söylüyorum öğretim değil bahsettiğim, eğitim. Aileler eğitilmeli önce. Erkek düşkünü patriarkal kafadan çıkartılmalı insanlarımız. “Aslan oğlum, paşam benim!…” diye büyütülmemeli çocuklar. Kızlara evcilik oynatıp bulaşık yıkamayı öğretirken erkeklerin eline silah verip, uzaktan kumandalı arabalarla hava atmayı, kabadayılık yapmayı öğretmemeli aileler.

Kız çocuk da erkek çocuk da hem annesine hem babasına yardım etmeli. Ev işleri annenin görevi diye öğretilmemeli. Hayatı paylaşan, sevgiyi paylaşan insanlar görmeli çocuklar evde.

Kız da erkek de eşit tutulmalı, ayrım yapmamayı öğrenmeli ebeveynler. Çocuklar da bunu hissederek büyütülmeliler.

Temeli ailede atılacak eğitimin sonrası, okullarda perçinlenmeli. Hemen “iki kere iki dört” demeyi öğrenmemeli çocuklar. İlkokulun ilk iki-üç senesi davranış eğitimi olmalı, insan olmayı öğrenmeli çocuklar. Hayır demeyi, haklarının ne olduğunu öğrenmeliler. Zaten on sene daha okurken aynı bilgileri tekrar tekrar öğrenmeyecekler mi? Bırakın önce erdemli insan olmayı öğrensinler. İlk iki sene bunu öğrenemeyen sınıfta kalsın, iyi ahlaklı olmayı öğrenene kadar ilk eğitim sürsün. İnsanı sevmeyi, çiçeği, böceği, hayvanları sevmeyi, karşısındaki kadın-erkek kim olursa saygı göstermeyi öğrensinler önce.  İnsanlığı, edebi, hayâyı, adabı muaşereti, kurallara uymayı, adaletli, dürüst olmayı azami derecede öğrenmeleri sağlansın.

Tekrar ediyorum bu saydıklarım sadece kız çocukları için değil özellikle erkek çocuklarımız için de çok önemli. Zira kızı erkeği yok bu işin! Bu söylediklerimi, kızlı erkekli herkesin öğrenmesi gerek. Zira “edepli olmak” kadınlara mahsus bir davranış, “namus” kadınların eteğine yapışmış bir kavram olmaktan çıkmadığı sürece bu toplumda, bu ataerkil kafada büyüyen eril iki ayaklılar her tür şiddet, sapıklık vb. olayı kendilerinde hak görmeye devam edeceklerdir.  

Bu nedenle bu patriarkal kafada büyütülen eril iki ayaklıları, insan müsveddesi olarak hayata salan aileler de bugün en az bu suçu işleyenler kadar suçludur bence.

Çocuklarının çektiklerini onca yıl fark etmeyen aileler, mahallede yanında erkek sinek uçan kızların arkasından dedikodu yapmayı bilen ama her daim mahallelerindeki tacizciyi görmezden gelen komşu teyzeler, bilip de bilmezden gelenler, duyup da neme lazım, dertsiz başıma dert mi açacağım diyen sorumsuz eş-dost akrabalar hepiniz, hepimiz değişmediğimiz sürece buralarda ah’lanıp vah’lanmaya devam ederken daha kim bilir kaç çocuk bu ve bunlar gibi sapıklıklara maruz kalacak?

Adaletini yitirmiş dünyada adalet arayanlara son sözlerim:

Tez zamanda dönülsün bu hatalardan. Tez zamanda çeki düzen verilsin bu eksikliklere. Tez zamanda kurusun/kurutulsun bu soysuz, namussuz insanların soyu!

Lütfen bu son olsun artık, SON!

Kalabilirseniz eğer;

Kalın sağlıcakla….

Yorum yapın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir