SEBEBİ HAYATIMIZ

          “Allah, yaprağın hafifliğini, ceylanın bakışını, güneşin sıcaklığını ve parlaklığını, yağmurun gözyaşını, rüzgârın kararsızlığını, tavşanın ürkekliğini aldı kadına ekledi ve onların üzerine kıymetli taşların sertliğini, balın tadını, kaplanın yırtıcılığını, ateşin yakıcılığını, kışın soğuğunu ve bülbülün aşkını kattı kadını yarattı…”

Kadın; önce evlat, sonra kardeş, sonra yâr, sonra eş… sonra canından can kattı, ışık oldu, umut oldu başka hayatlara; anne oldu kutsandı Allah’ın ona bahşettiği bu üstün sıfatla…

Allah kutsadı ama kültürler taşıyamadı kadını… Çağlar boyu birçok zaman ve mekânda kadınlar, eğitim, sağlık, çalışma hayatına ve karar alma mekanizmalarına katılım gibi pek çok alanda ayrımcılığa uğradı.

Kadın, geleneksel olarak daha doğmadan başlayan yazgısında, ölümüne dek farklı bir sosyal kalıba konuldu çoğu zaman.

Kadın, anne oldu ama kadının ‘birey’ olduğu gerçeği göz ardı edildi hep. Bu nedenle uzun bir süre kadının sorunlarının yalnızca aile içinde değil, yaşamın her alanında olduğu anlaşılamadı ya da anlaşılsa da dikkate alınmadı.

Erken evliliklerin tasvip edildiği, ilerleyen yaşlarda kızların evde kalma psikolojisiyle baskı altına alındığı ülkelerde kadın, eğitime, çalışmaya, kendini geliştirmeye zaman ayıramaz mantığıyla erkeklere bağımlı hale getirildi.

Fırsatları kullanma, kaynakların ayrılması ve kullanımında, hizmetlere ulaşmada cinsiyeti nedeni ile ayrımcılığa maruz kaldı çoğu zaman.

Türkiye’de, toplumun kadın ve erkekten farklı beklentileri, bununla ilgili inançları, bireylerin de bu yönde, yani cinsiyetlerine uygun davranışlar geliştirmesi beklentisi kadını hak ettiği, layık olduğu yaşam standardından uzaklaştırırken birçok ülkede görülen hak ve özgürlüklerden yoksun bıraktı onları.

Kadınlara yüklenen en önemli toplumsal rol olan anneliğin, kadınlarımızın tek misyonuymuş gibi algılanması, vizyon sahibi kadınlarımızın toplumsal olarak desteklenmedikleri için güçsüz kalmalarına ve annelik rollerini de gereği gibi yerine getirememelerine neden olduğu görülmemiş veya görülmek istenmemiştir.

Oysaki evladını hayata hazırlayan annedir, çocuğuna en canlı örnek. Annesi eğitimli, görgülü, bilgili, özgüven sahibi olan bir çocuk da ruh ve beden sağlığı olarak aynı şekilde güçlü olacaktır.

TÜİK verilerine göre, Türkiye’de çalışabilecek yaşta olan kadın sayısı 27,9 milyonken; çalışan kadın sayısının maalesef sadece 7,7 milyon olması belki de bu durumun en açık göstergesidir.

Tüm bu verilere bakıldığında; hala şiddete maruz kalarak yaralanan hatta ölen yüzlerce kadının varlığını, küçük yaşlarda evlendirilen kızların olduğunu, kızı olunca üzülüp erkek olana kadar çocuk isteyen erkekleri, çocukları öldürülen bağrı yanık kadınların çığ gibi büyüyen acılarını, Türkiye’de kadın-erkek eşitliğinin sağlanmadığını, kadını özgür birey yapacak düzenlemelerin yapılmadığını, kadının insan haklarının gelişmesini sağlayacak istihdam yaratacak çözümlerin ortaya konulmadığını görüyoruz ne yazık ki…

Bu duygularla bir anneler gününü daha ardımızda bırakırken annelerimizi sadece anneler gününde bir hediye ile anmaktan öte onlara layık oldukları hak ve özgürlüklerin hediye edileceği anneler gününe özlemle ve hayatımızın kaynağı, rengi, ışığı sebebi varlığımız kadınlarımızı, annelerimizi tüm bu olumsuzluklar içinden çıkaracak bir günü değil her günü doyasıya yaşayacakları nice günlere…

Unutmayın her anne; hayatımızı güzelleştirecek, anlam verecek kadar zarif ve güzeldir. Yeter ki siz, onların içlerindeki o güzelliği keşfetmeyi bilin. Zira anneler sebebi hayatımızdır…

Yorum yapın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir