SEN ANADOLUSUN

Medeniyetlerin beşiği, insanlık tarihi kadar eski bereketli toprakların sahibi, üzerinde nice uygarlıklar kurulan geniş yelpazesi, zengin mozaiği ile dört mevsimi ayrı güzel Türkiye’m.

Nice dinleri, dilleri, kültürleri etnik kimliğine sığdırmış, Mevlana gibi, Yunus gibi nice sufileri , Diyogenes’den , İbn-i Sina’ya, Mimar Sinan’dan , Katip Çelebi’ye nice bilim insanını bağrına basmış; Alparslan’dan Osman Gazi’ye, Fatih Sultan Mehmet’ten, Kanuni’ye nice padişahlara nam saldırmış, Atatürk gibi dünyanın saydığı  en güçlü asker, siyasetçi ve devlet adamını bağrından çıkarmış kutsal vatan toprağımız.

Hoşgörünün ana yurdu sen koca ANADOLU…

Bugün binlerce yıllık anlı şanlı geçmişinde barındırdığın, bir dantel gibi ayrı ayrı işlediğin kültür, fikir ve düşüncelerin ağırlığı altında kalan insanlarımızın zihinlerindeki karmaşa inanıyorum ki yine seninle sentezlenerek, ayrıştırılmadan özümsenecek.

Bir ülke ki bu kadar zengin bir renk yelpazesinin mozaiğini oluşturup, muhteşem güzelliğiyle insanları kendine hayran bırakırken, bu mozaikteki bütün parçacıkları eksiksiz kucaklamalıdır.

Zira bu ülke, etnik kimliğiyle, kültürüyle, tarihiyle, geçmişiyle, geleceğiyle besliyor coğrafyasını, üzerinde yaşayan insanları, uygarlıkları. Ayrıştırmıyor, birleştiriyor, kaynaştırıyor, kucaklıyor…

Bir tablo hayal edin, üzerindeki renklerden, çizgilerden bazılarını sildiğinizi düşünün. Göz zevkinizin yanı sıra, tablonun değerinin de eksildiğini fark edersiniz, sanattan sanat eserinden anlamayan biri olsanız bile.

O halde; bir sanat eseri kıymetindeki ülkemizde hiçbir zerreyi yok sayamayız.   Sadece onun üzerindeki bazı parçacıkları sevemeyiz, hepimiz  bu mozaiği oluşturan bütün parçacıkları sevip kucaklamalıyız. Mademki bunlar da mozaiğin ayrılmaz birer parçasıysa, bunu yapmalıyız…

Nasıl ki ilk Müslüman Türk Devleti Karahanlılardan beri İslamiyet bir parçamızsa, nasıl ki Malazgirtle Anadolu’nun kapılarını Türklere açan Alparslan bir parçamızsa, nasıl ki Fatih’in İstanbul’u Fethiyle İstanbul bir parçamızsa, nasıl ki Kurtuluş mücadelesini başlatan Atatürk bir parçamızsa; bunlar aynı zamanda mozaiği  tamamlayan yap-bozun (puzle) da parçalarıdır. Bir tanesinin eksikliği oradaki boşluğun, büyük bir değerin kaybı olur. Tıpkı bir tablonun içinden belli bölümleri ayrıştıramadığımız gibi. Bunları da ayrıştırmak olmaz.

 

 

Yorum yapın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir