SEV DE GEL EVLADIM, SEV DE GEL!

Dildeki sevgi gönle düşmemişse sevmiş sayılmazsınız. Zira sevgi belagat değil yürek ister. O yüreği taşımak da cesaret…

O,  nefsi yüreğiyle terbiye edebilme yetisidir; ince bir ruh ister.

Şüphesiz çok şey yazılıp söylenmiştir, insanlığın var oluşuyla var olmuş bu kutsal duygu için. Nice aşklar yaşanmıştır tarihe nam salan, nice sevgililer mum, akıl pervane olmuştur…  Lakin gerçekten pervane olup muma koşanlardır yalnızca gerçek aşkı tadanlar. Hele bir de Allah aşkına ermekten bahsedenlere ne güzel cevap vermiş Mevlana:

Bir gün bir genç, Mevlana’nın kapısına gelip;

“Beni müritliğe kabul buyurun efendim” diyerek niyazda bulunur…

Mevlana, gence bakar ve  “Hiç âşık oldunuz mu evladım?” … diye sual eyler.

Genç, şaşkın bir halde ne diyeceğini bilemez.

Mevlana, müritliğe kabul edilmesi için önce bir kulu sevmiş olması gerektiği söyler ve genci geri gönderir.

Genç, ne yapacağını bilemez bir hal içinde ertesi gün tekrar tekkenin kapısını çalar ve isteğini yeniler.

Mevlana, sualinde ısrarlıdır ve genci tekrar geri gönderir. Üçüncü gün genç, dayanamaz ve Mevlana’ya bu isteğinin hikmetini sorar.

Mevlana, mütebessim bir çehreyle müride döner ve “Bir kulu dahi sevmekten aciz olan, nasıl yüceler yücesi ALLAH’a âşık olmaya yol bulur?

Bir kulun ateşine yanmamış gönül, yüceler yücesinin aşkını nasıl bilsin de yansın?

“Sev de Gel Evladım Sev de Gel…!” der.

Bugün yüreğinde insan sevgisi taşımayan insanlar, sevdiğini sanan ama gerçek sevgiyi tatmamış insanlar; bilin ki Allah aşkına ermek de öyle kolay değildir.

Önce, bir insanı sevmekle başlar her şey!…

Yorum yapın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir