Minicik ayakları ile koştu çocuk. Ne kadar büyük olabilirdi ki adımları?… Ne bir elinden tutanı vardı ne toz bulutuna karışan gözyaşlarını gören ne de düşen bomba seslerinden ağladığını işiten… Sağlı sollu düşen bombaların arasında yalın ayak, gücü yettiğince nereye gitmesi gerektiğini bilmeden koşuyordu.
Bir bomba düştü yakınına, sırtını yasladığı duvarın dibine öylece çömeldi çocuk. İki parmağı iki kulağında, “Bitti mi?… bitsin artık!…” diye haykırıyordu. Ne “anne” ne de “baba” diyebiliyordu. En son, molozların arasında öylece yatarken bırakmıştı çünkü onları. Ne annesinin şefkatli kolları vardı artık onu saracak ne de babasının güçlü kasları onu olduğu yerden çekip çıkaracak.
Her yer simsiyahtı. Yer, gök, gözünden akan gözyaşı, kalbi, ruhu en önemlisi de çocukluğu kararmıştı.
Çocuk olmak…
Böyle bir şey miydi çocuk olmak?
Hani anlatırlardı, masmavi göğün altında salıncakla göğe yükselen çocuklar vardı.
Hani yeşil çimenlerde koşup, oynayan, şen kahkahaları göğe karışan çocuklar…
Annelerinin başını okşadığı, babalarının ceplerine harçlık koyduğu, öpülmekten, sevilmekten, koklanmaktan sevgi arsızı olmuş çocuklar vardı hani…
Hani çok güzel bir şeydi çocuk olmak. Masal diyarlarında Pinokyo’yla arkadaş olmak, Rapunzel’in saçlarından kuleye tırmanmak, Pamuk Prensesle yedi cücelerin evine konuk, Keloğlan’ın yolunda yoldaş olmak, Nasrettin Hocanın fıkralarına kahkaha atmak… Ağlamaksa onlarla ağlamak, gülmekse onlarla gülmek vardı hani.
Hani bisiklete binip şöyle bir tur atmak, Barbi bebekle evcilik oynamak, ip atlamak, top oynamak vardı. Hani masmavi göğe uçurtma uçurtmak, ardından kuyruğundaki hayallere asılmak vardı?
Biz Hiroşima’daki kıza yakılan ağıtı dinlerdik de anlamazdık ne olduğunu. Şimdi, çocuklar ağıtın içine doğup büyüyorlar. Hatta büyüyemiyorlar. Melek olup göğe uçuyorlar.
Allah’ım, bitsin artık dünyanın her neresinde olursa olsun bu zulüm. Tek bir çocuğun gözünden, bir tek damla yaş akmasın artık. Analar, babalar evlatsız; evlatlar ana babasız; insanlar yârinden, sevdiğinden ırak olmasın artık. Şu melun savaşlar, düşmanlıklar, sapkınlıklar ve başka her ne varsa kötü olan; bitsin, tükensin artık. Ne güç kaldı ne kuvvet. Ölümün acısı, çaresizliği düştü mü bir kere yüreğe, doğrulamıyor ne kol kanat bir daha.
Önce vatanımıza, milletimize olmak üzere tüm kâinata, everene barış gelmesini diliyorum…
Çocuklar ölmesin, insanlar ölmesin, sevgi ölmesin, dostluk ölmesin, barış ölmesin…
Ve nerede kötü varsa, kötülük düşünen, ne düşünüyorlarsa misliyle başlarına gelsin…
Söz bitti.
Vakit birlik, beraberlik, dostluk, kardeşlik vaktidir!…