TÖVBE

Demokratik, laik bir ülkede özgürlük kavramını düşünürken özgürlüklerimizin bir başka kişinin özgürlüğünün başladığı noktada bittiğinin farkında olarak yaşarız ya da yaşamalıyız.

Televizyon kanallarında halkı adeta günah işlemenin meşru olduğuna ikna etmeye çalışan sayın milletvekilinin sözlerine Diyanet İşleri Başkanlığımızdan bir açıklama gelmesini kendisinin de ifade ettiği gibi biz de beklerdik ama ne yazık ki böyle bir açıklama şu ana kadar yayınlanmayınca böyle bir yazı kaleme almaya karar verdim.

Bu sözleri sarf eden her kim olursa olsun aynı şekilde rahatsızlık duyardım. Yani yazacaklarımın kişilerle kesinlikle bir alakası yok ancak her zaman savunduğum fikir, halkın önünde olan kişilerin söz, üslup ve hareketlerinde ne kadar seçici olmaları gerektiğine dairdir. Geniş kitlelere seslenen insanlar, sıradan insanlar kadar hata yapma hakkına sahip değillerdir. Tıpkı insanların günah işleme özgürlüğüne sahip olduğu ifadesi gibi… Bu sözler beni Müslüman bir Türk vatandaşı olarak rahatsız etti.

Düşüncelerimizi, fiiliyatımızı birer kar tanesine benzetirsek ve gökyüzünden süzülen milyonlarca kar tanesine yüklersek bunları, her birimizin fikirlerinin nasıl birbirine dokunmadan yere düştüklerini ve koca koca kar yığınları oluşturduklarını da tasavvur edebiliriz sanırım.

Burada önemli olan birbirine dokunmamak, zarar vermemektir. İslam dini de sevap ve günahları tanımlarken aslında dinimizin temelinde; kendimizin ve başkalarının hak ve özgürlüklerini gözetmeyi hedeflemiştir. Dinimize göre kötü olan her şey günahtır. Bunu meşrulaştırmak için yollar aramamak gerekir.

Zira günah, Yüce Allah’ın emir ve yasaklarına aykırı söz ve davranışların din açısından suç sayılmasıdır. Yüce Allah’ın hem emrettiğini yapmamak, hem de yasakladığını yapmak, aynı şekilde günahtır.

En büyük günahın ise ne olduğunu biz bilemeyiz. Allahü Teâlâ’nın gazabı günahlar içinde saklıdır. Onun için her günahtan kaçınmalıyız. Belki bizim büyük sanmadığımız bir günah, O’nun gazabına sebep olabilir. Bir hadis-i şerif meali de şöyledir:

“Pervasızca günah işleyen mümine Allahü Teâlâ gazap eder.” [Ukaylî]

Günümüzde birçok kişi toplumumuzun dini, manevi, ananevi duygularına olan hassasiyetin farkında olarak, bu duyguları kolaylıkla suiistimal edebilmektedir. Okumayan, araştırmayan işin kaynağından gerçeğini öğrenmek zahmetinde bulunmayan insanlarımız da söylenen her şeyin doğru olduğunu zannederek, kabul ettikleri şeylerin birçoğunun aslında öyle olmadığını anlamaları hayli zaman alır hatta birçoğu belki de hiç öğrenemez.

O yüzden, dinimizi kulaktan dolma değil, kaynağı Kur’an-ı Kerim’den bizzat okuyarak öğrenmeli anlamaya çalışmalıyız.

Ben bir ilahiyatçı, din bilimci değilim ama aklımın erdiği okuduğum araştırdığım kadarıyla Allah’ın, insana günah işleme özgürlüğü tanıdığına değil de yapılan hataları fark ettiğimiz anda tövbe etme hakkı tanıdığı sonucuna eriştim. Tek anladığım Alahü Teâlâ’nın bizleri diğer mahlûkattan daha üstün yarattığı, bizlere onlardan farklı çok önemli bir özellik olarak akıl fikir verdiğidir.

Doğruyu ve yanlışı gözümüzün önüne koyup aklımızla doğruyu bulma imkânı tanıdığıdır bize. Yani aklımızı kullanmamızı emretmiştir. O halde bizler O’nun emrettiği gibi aklımızı kullanarak doğru ve yanlışı bulmalıyız. Günah işleme özgürlüğü altına sığınıp dilediğimizce günah işlemek fikrinin doğruluğunu zihnimizde tartmalı, okumalı, araştırmalıyız. Aslında bilinmesi istenmeyerek bir günah işlendiyse bunun farkına varılıp tövbe edilmesinin önemine dikkat çekilmelidir bence.

Hz. Âdem (as)’in yasak ağacın meyvesinden yiyerek cennetten çıkarılmasında kaderin hissesini hatırlayarak. Cenab-ı Hakk’ın insanı yaratmasındaki hikmet ve maksadın gerçekleşmesi, ancak Hz. Âdem (as) ve Havva’nın cennetten yeryüzüne inmesiyle mümkün olacağı düşüncesinden hareketle. Ebu’l-Hasen-i Şâzelî, Hz. Âdem (as)’in bu durumu hakkında şöyle der:

“Ne hikmetli bir günah ki, kıyamete kadar gelecek insanlara tövbenin meşru kılınmasına sebep olmuştur.”7

Demek ki meşru olan günah işlemek değil işlenen günahı fark edip tövbe edebilmektir.

Yorum yapın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir