3 günde 5 cinayet… Öldürülen kadınlar, kızlar… Ne kadar da hızlı başladık seneye. Yılın son günü ve ilk günü bile boş durmayan katil ruhlu insanlar… Okurken ya da haber bültenlerinde izlerken kanım donuyor. Terk edildiği için öldüren erkekler… Aciz ve basit ruhlu insancıklar… Öldürdükleri insanlardan bahsetmiyorum, cinayeti işleyenlere acıyorum. Boşuna yaşamışlar bu dünyada. Onca senelik ömürlerinde sevmeyi bile becerememiş, sadece sevdiklerini zannetmiş zavallılar onlar.
Arabesk bir kültürün oluşturduğu “Ya benimsin ya toprağın!” “Sana benim gözümle bakan gözler kör olsun!”… diyen bir güruhun mensupları; sadece o kadar. Hani her şeyin iyisi, kötüsü, taklidi, gerçeği olur ya bunlar da sevgi taklidine düşmüş ama gerçekte sevememiş, aldanmış insanlar.
On sekizinde, yirmisinde otuzunda… kaç yaşında olursa olsun sevgi adı altında bir hayatı karartan insanlar aslında sevgiyi hiç bilmemiş, tanımamış zavallı yaratıklardan başka bir şey olamazlar. Haber spikeri öyle kolay söyleyiveriyor ki “eski sevgilisini öldüren adam!” Bu nasıl bir mantık sevgilisi ya da eski sevgilisi… “Sevmek ve öldürmek” Bence yan yana gelebilecek en son iki kelime olmalı. Aksi varsa sevgi yoktur zaten.
Sevgi, insanlığın var olduğu günden beri asil ve kutsal bir duygudur. Ona nail olmak öyle kolay değildir. O yüzden günümüzde seven insandan çok, sevdiğini zanneden insan daha fazladır ne yazık ki. Bizler, Yunus’u, Mevlana’yı özünde barındıran insanlarız. Kerem ile Aslı’yı, Yusuf ile Züleyha’yı … Aşkı için yanmış tutuşmuş, aşkına ermek için her şeyden vazgeçmiş nice büyük insanların torunlarıyız. Hep sevdiğine kavuşmak, kavuşamamak vardır edebiyatımızda, kültürümüzde ama onu öldürmek yoktur ?… İnsanı sevmek, doğayı sevmek yaratılmış her şeyi Yaratan’dan ötürü sevmek vardır. Öldürmek Allah’a mahsustur bizim inancımıza göre. Verdiği canı bir tek O alabilir…
Sonradan oluşturulan arabesk yaşantılara kadar özümüze ait olmayan bu hastalıklı yapıda insanlarımızın hayata ve dolayısıyla sevgiye bakışları da değişti. Ne bu arabesk kültür, ne de töre adı verilen bu anlamsız kültür bize aittir. Bizim inancımızda da, örfümüzde de böyle hastalıklı bir düşünce yapısı yoktur. Bir cana kast etmenin, üstelik sevmiş olduğunu söylediğin bir cana kıymanın açıklanabilir bir yanı olmaz, olamaz.
Bizim toplumumuzun kültüründe, edebiyatında sevgiye ve sevgiliye verilen değer; asil ruhlu insanların çektikleri acıyla kavrulan yüreklerinde dile gelir sadece. Aşkını, sevgisini; yüreğindeki acı tatlı anılarda yaşatan kocaman yüreklerdir onlar. Ayrılığın acısıyla yaşamasına rağmen sevdiği mutlu olsun diye, sevdiğini toprağa gömen değil, acısını yüreğine gömen asil insanlardır.
Şimdi nerde bu insanlar?… Yozlaşan birçok şey gibi onlarda özünü kaybetti ne yazık ki… Nesli tükenmeye başlayan insanlar arasına giriyorlar maalesef. Kaybettiğimiz birçok değer gibi yüreklerimizi ısıtan sevgiyi de kaybediyoruz yavaş yavaş. Dünyanın sonu senaryolarında donacak olan sadece dünya değil; yüreklerimiz de buzul çağına hazırlanıyor ne yazık…