Önce Halil sonra Mert… sonra kim bilir ismini bilemediğimiz hangileri… art arda kaybettik, göz göre göre… Bugün 23 Nisan!… Çocukların bayramı… Halil’in, Mert’in, Pamir’in … ve adını sayamadığım kim bilir kimlerin? …
Bugün yaşasalardı Ata’larının onlara armağan ettiği bu bayramın coşkusunu onlar da duyacaktı yüreklerinde… Umutla bakacaklardı belki de ‘egemenliğin kayıtsız şartsız milletin olduğu’ ülkelerindeki geleceğe… Göğe yükselttikleri kollarını, ayak parmaklarının ucuna basarak daha… daha … en yükseğe ulaştırıp Türk bayraklarını sallamak için yarışacaklardı…
Şimdi zamanı geri sarmak istiyorum… Tüm çocuklara, hayatlarını, özgürlüklerini, çocukluklarını geri vermek… kavgadan, kinden, nefretten arındırılmış bir dünyada hayal etmek istiyorum onları… Bir büyük olarak; korumak, kollamak, yarınlarına umutla bakmalarını sağlamak istiyorum…
Eski yıllardaki gibi “Bugün 23 Nisan, neşe doluyor insan…” derken gerçekten cıvıltıları neşe dolu çocukları işitmek istiyorum: bugün, yarın, öbür gün…
Ne güzeldi çocuk olmak…
Koşmak, oynamak, mavi göğün kanatlarında uçurtma uçurmak… Bir kuş gibi özgür olmak…
Düşünüyorum da; sanırım en son 80’li, 90’lı yıllarda çocuk hissetti çocuklar kendilerini…
Milli ve manevi duyguların yoğun yaşandığı son yıllardı onlar. Sokaktayken İstiklal Marşını işiten büyüklerin, çocukların oldukları yerde saygı duruşunda bulundukları; kutsala, manevi değerlere, büyüklere saygı, küçüklere sevginin son kırıntılarıydı o günler… Şimdi un ufak oldu… Kırıntılarını, küllerini topluyoruz etraftan… Özlemle o günleri istiyoruz geri…
Kaf dağının arkasında aradığımız Anka misali, yanı başımızda küllerimizden yeniden doğsun o çocuklar o yıllar yeniden yaşansın istiyoruz. Mademki tarih tekerrürden ibaret;
Ve perde!…
Yeniden o güzellikler tekerrür etsin, eşimize dostumuza, komşumuza yeniden güvenip emanet edebilelim çocuklarımızı, emanete hıyanetlik etmesin komşu çocukları; kardeşlik, dostluk barış yine düstur edinilsin ve o açılan perde hiç kapanmasın istiyorum…
Birlik ve beraberliğimizi pekiştirdiğimiz, millet olarak tasada ve kıvançta bir olduğumuz o günlerin kıymetini bugünkü çocuklarımız da bilsin, aynı şevk ve heyecanı yüreklerinde hissetsinler istiyorum…
Bizlere bu cennet vatanı, canları, kanları pahasına emanet eden atalarımızın emanetlerini nasıl daha iyi koruyarak geliştirerek, yarınlara taşıyabileceğimizi konuşsunlar, tek kaygıları bu olsun istiyorum.
Türkiye Büyük Millet Meclisi’nin açılış ve Türk Milleti’ne egemenliğin devrediliş tarihi olan 23 Nisan’ın, tüm dünyada “Dünya Çocuk Günü” olarak ilan edilmesini, dünya tarihinde emsal i bulunamayan bir Türk Devlet Adamının -Mustafa Kemal ATATÜRK’ün- öncülüğünde gerçekleştirilen Türk İlke ve İnkılaplarının evrenselliğini ortaya koyması bakımından ne kadar önemli olduğunu bugünkü çocuklar da bilsin istiyorum.
İşte bu isteklerin hayat bulması için 23 Nisan’ı sadece bir bayram olarak kutlamak yerine neyi niçin kutladığımızı; bugünlerin anlamını kavratmalıyız çocuklarımıza.
Bu gün çocuklarımıza hem milli hem manevi şuuru vermenin gayreti içerisinde olmalı hem de, kendilerine emanet edilen değerleri ve bu emanetlerin büyüklüğünü anlatmalıyız onlara.
Ne mutlu egemenlik kayıtsız şartsız milletindir diyenlere!
Ne mutlu bu günü bizlere armağan edenlere!
Ne mutlu bu bayramı coşkuyla kutlayanlara!
Ne mutlu, bu vatanı canı kanı pahasına mücadele ederek şehadet şerbetini içenlere…
Ne mutlu bu uğurda gazi olanlara!
Ne mutlu Türküm Diyene!
Tüm ulusumuzun ve çocuklarımızın bayramını en içten duygularımla kutluyor; bu günleri bizlere armağan eden Mustafa Kemal Atatürk ve aziz şehitlerimizi saygı ve rahmetle; gazilerimizi minnetle anıyorum…