Kadın olmak zor zanaat… Kadınsan güçlü olmak zorundasın, mücadeleci, akıllı, kurnaz… En önemlisi eğitimli… Belki Amazon kadınlarının ruhu da olmalı biraz…
Aslında dünya kadınlar gününe de karşıyım ben! Neden dünya erkekler günü yok?!.. Öyle bir güne ihtiyaç duymadıklarından mı yoksa kadının aciz erkeğin güçlü olduğunu göstermek için mi?…
Yoksa aciz olan kadının bir güne sığdırılmaya çalışılan sorunlarını yâd edip tabir caizse ‘ağzına bir parmak bal çalıp’ yoluna devam edildiği gün müdür bu gün?
Hayır, feminist filan değilim… Lakin eşitlikse eğer mesele buyurun o zaman şartları eşitleyelim. Kadınlara da fırsat tanıyalım.
Önce psikolojik eğitimlerden geçirelim kafasında eşitlik düşüncesini yerleştirememiş insanların. Kadın -erkek… Zira hala yaşadığı bastırılmışlık duygusuyla kendisini ikinci sınıf varlık gibi gören binlerce kadın var ülkemizde. Önce sindirilmiş, ezilmiş kadınlarımızı bu fiziksel ve psikolojik baskılardan kurtarıp arındıralım, aynı anda bu düşünceleri taşıyan erkekleri de tabii… İnanın çok sayıda var böyle insanlar aramızda…
Baktığınızda çok modern görünen insanların bile bilinçaltlarında ataerkil ailede yetişmiş olmanın bir sonucu olarak zaman zaman hissedilebiliyor bu düşüncelerin izleri…
Bu nedenle ilk mücadelemiz fikir bazında olmalı … Zira taşıma suyla değirmenin dönmediğini, yıllardır kadın erkek eşitliği söylemiyle gezen insanların dillerinden öte bir fiiliyata dönüşmediğini hepimiz görüyoruz. Üstelik sadece biz görsek… Tüm dünya şahit buna:
Son yayınlanan Küresel Cinsiyet Eşitsizliği Endeksinde Türkiye 136 ülke arasında 120’nci sırada! Türkiye, raporun yayınlandığı ilk yıl olan 2006’da 115 ülke arasında 105’inci sıradaydı.
Neden?…
Çünkü Avrupa Birliği’ne girmeye çabalayan Türkiye’de hâlâ töre cinayetine kurban giden, küçük yaşta evlendirilen, tacize uğrayan, haklarını arayamayan, çaresiz bırakılan kadınlar var.
Çünkü Türkiye’de milyonlarca kadın dayak yiyor, hatta var olmaları bile engelleniyor. Her üç kadından biri hayatlarının bir döneminde ciddi şiddete maruz kalıyor. Türkiye’nin özellikle doğu kesimlerinde kadınlara katı ahlaki kurallar uygulanıyor. Kadınların aile içinde ve özel ilişkilerinde uysal ve boyun eğici tavırlar sergilemeleri bekleniyor. Kadının kendi kimliğini, kişiliğini, benliğini ortaya koyması suç sayılıyor…
Birleşmiş Milletler tarafından yapılan bir araştırmaya göre Türkiye’de;
1. Şehirlerde evli kadınların % 18’i, köylerde de % 76’sı eşleri tarafından dövülüyor.
2. Kadınların % 57,7’si evliliklerinin ilk gününde şiddetle karşılaşıyor.
3. Aile içi suçların % 90’ını kadına karşı işlenen suçlar oluşturuyor.
Başbakanlık Kadının Statüsü ve Sorunları Genel Müdürlüğü’nün yaptığı araştırmanın çarpıcı sonuçlarına da bakarsak:
– Aile içi şiddetin yüzde 87’si, kadınlara karşı işleniyor. Şiddetin yüzde 34’ü fiziksel, yüzde 53’ü sözlü olarak gerçekleşiyor. Bu oran gecekondu semtlerinde yüzde 97’lere çıkıyor.
– Kadınların yüzde 20’si okur-yazar değil.
– Lise ve daha üstü eğitimli 15-24 yaş grubunda bulunan kadınların yüzde 39,6’sı işsiz.
– Kadınların yüzde 40’ı görücü usulüyle evleniyor, yüzde 20’si ise nikâhsız yaşıyor.
– Kadınların yüzde 55’i doğum kontrolü uygularken, yüzde 64’ü hamilelik döneminde doktora gitmiyor.
– Yılda 2 bin 500 kadın anne olmak isterken yaşamını yitiriyor.
– Eğitim gören 100 kadından sadece 2 tanesi yükseköğrenim görüyor.
– Kadınların işgücüne katılım oranı yüzde 27’lerde bulunuyor
– Türkiye’de 850 kaymakamın sadece 17’sini kadınlar oluşturuyor.
– Hâkim ve cumhuriyet savcısı sayısı içindeki kadın oranı ise yüzde 18
– Meclis’teki 550 milletvekilinin 24’ü kadın. Belediye başkanlarının ise sadece binde 5’i kadınlardan oluşuyor.
– Türkiye’de kadınların yüzde 35,6’sı bazen, yüzde 16,3’ü sık sık aile içi tecavüze uğruyor.
Kadın olmak zor zanaat bu ülkede derken yanılıyor muydum?…