Bilgisayar teknolojisi, internet derken yapay zekâların da işin içine girmesiyle oluşturulan sanal gerçeklikler gerçeği gizleme noktasında insanlığı korkunç bir yola soktu.
Modernitenin artması ve teknolojinin gelişimiyle ikiyüzlülük de kabuk değiştirip farklı bir yapıya evrilmedi mi sizce de?
Maalesef, insanlığımızdan çok şeyin çalınmasına müsaade ettiğimiz ve bu sebeple birçok güzel şeyin sonuna yaklaşmakta olduğumuz günleri hızla tüketmekteyiz. Hayata dair, gerçekliğimize dair yitirdiğimiz, tükettiğimiz ne çok şey var farkında mısınız?
Günümüzün dijital çağında izlediklerimize yaşadıklarımıza baktıkça, hep birlikte bir maskeli balo salonunda yaşıyormuşuz hissiyatına kapılıyorum.
Zygmunt Bauman’ın “modernite ve geçicilik” kavramlarıyla yorumladığı toplumsal yapı, şimdi dijital dünyada kendini adeta yeni bir şekilde gösteriyor. Sosyal medya, gerçekliği çarpıtan, idealize eden ve sürekli değişen bir sahne haline geldi ve bizler de bu sahnenin birer oyuncusu olduk sanki.
Sanal dünya, kullanıcılarına sürekli bir değişim ve akış içinde olma hissi verirken, aynı zamanda insanlara kimlikleri ve ilişkileri ile ilgili bir akışkanlık da kazandırıyor. İnternetin gizemli perdesi arkasında, herkes kendi maskesini takıyor ve birer aktör gibi rol yapıyor.
Tüm bu düşüncelerden hareket edersek sizce de eskiden, sadece konuşurken kendini olduğundan yüksek, farklı göstermeye çabalayan ama davranışlarındaki yapmacıklıktan hemen fark edilen, o zamanlar ikiyüzlü diye nitelendirdiğimiz o insanlar şimdi ne kadar masum kaldılar değil mi?
Şimdi insanların, olayların, yaşanmışlıkların gerçek yüzünü gizlemek artık çok daha kolay oldu değil mi?
“Evet” çok doğru diyorsanız: Sanal ikiyüzlülük çağına hoş geldiniz o zaman!
Gelin isterseniz çağımızın “ikiyüzlülük”lerine nasıl maskeler taktıktığına birlikte bir bakalım:
Sosyal Medya Maskeleri: Hemen hemen hepimizin dâhil olduğu sosyal medya platformları, insanların kendilerini gerçek hayattaki kimliklerinden farklı şekillerde göstermelerini sağlıyor.
Instagram, Facebook, Tik Tok …vb. mecralar bu alanda hepimizin yakinen bildiği, en yaygın platformlar. Sosyal medyanın bu mecralarında sergilenen maskeli baloda, herkesin en iyi ve en mükemmel versiyonunu sergilediğine tanıklık ediyoruz. Belki de hepimiz aynı çaba içerisindeyiz! Dikkat edin fotoğrafların arkasındaki gerçeklik, sıklıkla filtreler ve düzenlemelerle gizleniyor. İnsanların hayatta yaşadıkları zorluklar, başarısızlıklar ve kırılganlıklar bu sayede görünmez hale geliyor.
Hepimiz farkındayız, kullanıcılar, mükemmel, mutlu ve başarılı bir imaj yaratmak için gerçekliği çarpıtıyor. Bu durum, sosyal medyadaki etkileşimlerin yüzeyselleşmesinin ve samimiyetsizleşmesinin en büyük sebebi oluyor.
Dijital Manipülasyon ve Sahte Haberler: Teknolojinin ilerlemesiyle birlikte, bilgiye erişim kolaylaştı ve bilginin manipülasyonu da arttı. Sahte haberler, manipüle edilmiş fotoğraflar ve videoların, insanların algılarını etkilediğine ve yalan yanlış izlenimlerin oluşturulduğuna sıklıkla tanık oluyoruz. Bu durum, insanların gerçeklikle bağlarını zayıflatarak ikiyüzlü bir algı oluşmasına neden oluyor. Bir noktada gerçek bilginin ve gerçek haberin sansürlenmesi ve maskelenmesiyle gerçeklerin gizlendiğine tanık oluyoruz.
Yaşadığımız bilgi ve haber kirliliğini düşününce fazla söze gerek yok sanırım!
Sanal İnteraksiyonlar: Günümüzde sanal iletişim araçları, insanlara yüz yüze iletişimden farklı bir platform sunuyor. İnsanlar, sanal ortamda kendilerini daha cesur ve özgür hissedebiliyor, bu da bazen gerçek kimliklerinden farklı davranmalarına neden oluyor. Bu anonim olma hali, insanların duygularını ve düşüncelerini ifade etme şeklini etkileyerek, onların ikiyüzlü davranışlarını gittikçe kolaylaştırıyor.
Düşünsenize görücü usulü ile tanışmadan Tinder adlı uygulamadan, kendine sevgili, eş arayan insanların olduğu bir çağa geldik. Bu ikiyüzlü çağda oralarda oluşturulan profillere ne kadar güvenilebilir bilemiyorum. Şahsen bir uygulamadan tanıştığım birine, böyle tekinsiz bir zamanda, güvenip buluşmak çok ürkütücü geliyor…
Dijital İzleme ve Gizlilik Endişeleri: Teknolojinin gelişmesiyle birlikte, dijital izleme ve gözetim olanakları da arttı. İnsanlar, çevrimiçi davranışlarının izlendiğini ve kaydedildiğini bilerek, farklı kimlikler altında hareket ediyorlar. Bunun nedenini anlayabiliyorum ama yine de bu da bir dijital ikiyüzlülüktür aslında. Zira bu durum da insanların gerçek düşüncelerini ve davranışlarını saklama eğiliminde oldukları anlamına geliyor zannımca.
Sanal Oyun ve Kimlik Oluşturma: Özellikle gençlerin çok rağbet ettiği bu tür oyunlarda insanların sanal kimlikler oluşturarak farklı rolleri deneyimlemesine imkân tanıyan bambaşka bir dünya. Oyun ortamlarında insanlar, gerçek hayattaki kimliklerinden farklı bir karaktere bürünüyor ve farklı davranışlar sergileyebiliyorlar. Bu durum, insanların sanal dünyada da aslında belki bir tür ikiyüzlü davranışlar sergilemeleri anlamını taşıyor.
Sonuç olarak, bu maske oyununun altında gerçek duyguların ve ihtiyaçların yattığını unutmamalıyız. Bauman’ın vurguladığı gibi, insanların hâlâ bağlantı, anlam ve toplumsal bir dayanışma arayışında olduklarını düşünürsek, bu sanal dünyalarda da gerçek ve samimi ilişkilerin ne kadar önemli olduğunu daha iyi kavrarız.
Yani, gerçek ilişkiler kurmaktan ve derin bağlantılar içine girmekten kaçınmak yerine, geçici ve yüzeysel ilişkilerin arkasındaki perdeyi kaldırmamız gerekir. Sosyal medyanın maskeli balosunda, gerçek kimliklerimizi ve duygularımızı ifade etmek cesaret gerektirir ve bu nedenle kullanıcılar olarak sosyal medyadaki içeriklere sağlıklı bir perspektiften yaklaşmamız gerekir. Kişilerin, içeriklerin gerçekliğini sorgulamak, kendimizi başkalarıyla karşılaştırmamak ve sosyal medyanın hayatlarının tamamını temsil etmediğini hatırlamamız önemlidir.
Ve sonuç olarak; sosyal medyanın maskeli balosunda hepimiz birer aktör gibi sahneye çıksak da gerçek bağlantılar kurmak için maskelerimizi çıkarmalı ve kendimizi olduğumuz gibi ifade etmeliyiz ve bunun gerçekliğimizi kaybetmemek için çok önemli olduğunu bilmeliyiz. Belki de bu şekilde, çağın bizi sürüklediği teknolojik ikiyüzlülükten kurtulabilir, dünyayla, insanlarla daha anlamlı, daha derin ilişkiler kurabiliriz.
Kim bilir belki de iç dünyalarımızdaki duygularımıza, çevreyle ilişkilerimize ve sosyal yapıya dair düşüncelerimizi paylaşmak ve derinleştirmek için bu maskeleri bir kenara bırakmak belki de en önemli gerçekliğimiz olabilir.
Kalın sağlıcakla…