Ne zaman bir şehit haberi işitsem, yüreğime bir hançer saplanır. Yiten gencecik canları ve onları büyük fedakârlıklarla hayata hazırlayan ailelerini düşünürüm hemen. Son iki günde gelen 12 şehidimizin haberi, tekrar eden aynı acılı nakaratla savaşın en ağır bedelini ödemek zorunda bırakılanların ortak öyküsündeki yoksunluğu daha da derinleştirdi yüreğimde.
İki günde 12 evladını, kara toprağın kucağına emanet eden bir milletin yürek sızlatan acısıyla bir yılın daha sonuna yaklaşırken toprak kokulu sokaklar, yoksulluğun gölgesinde ezilen hayallerin asıl mekânı oldu. Her biri, gözlerindeki umut ışığıyla, asker olma heyecanı taşıyarak asker ocağına teslim olan on iki gencimizi daha kara toprağın bağrına bıraktık, sadece titreyen ellerimizle değil kanayan yüreklerimizle…
Sıvasız duvarların üzerine asıldı yine koca koca bayraklar. Her bir tuğlası, yoksulluğun acı gerçeğini haykıran evlerin bağrına düştü yine yangın. Evet, hepimizin canı acıdı, bağrı yandı, ateşi göğsümüzde biz de hissettik belki ama “Ateş düştüğü yeri yakar!”
Biz, üzüntümüzle hayatımızı sürdürüp bir süre sonra normal yaşantımıza dönerken üzerinde kocaman Türk bayrakları asılan, sıvası dökülmüş, çatılarından damlayan yaşlarla ıslanmış o evlerde belki de toprak zeminli odaya sızan soğuktan daha keskin bir acıyla yaşamak zorunda bırakılan ailelerin acısını onlardan daha çok kim yaşayabilir ki?
William Faulkner’ın ” As I Lay Dying/ Döşeğimde Ölürken” adlı eserinde: “Ölüler toprağın altında ama hayatta olanlar hâlâ uyanık.” sözü geldi aklıma. Evladını, kapısını ansızın çalan bir subaydan aldığı bir haberle kara toprağın bağrına teslim eden ana-babaların acısını, her sabah uyandıklarında, yine uyandıkları için duydukları kederi düşündüm.
Bizler, eli kalem tutanlar yazıp çizer, bir kısım insan sosyal medyada bir gün ya da birkaç gün gündeme taşır, siyasiler, bürokratlar kınama mesajları yayınlar, sonra…?
Acı düştüğü yerde kalır!
En çok da savaşı çıkaranlara, savaşı durdurabilecekken durdurmayanlara, açgözlü tamahkâr, haris insanlara kızgınım. Bu çağda hâlâ sıcak savaş yaşanmasındaki anlamsızlığa… İnsanları bir bilgisayar oyunundaymışçasına savaşa gönderip onların ölümlerine seyirci kalanlara kızgınım. Onların döktükleri timsah gözyaşlarından tiksiniyorum. Savaşınız/larınız batsın!
Dünya çılgınca bir hale evrilirken, tüketiyoruz, tükeniyoruz.
Bize bahşedile bu güzel gezegeni yangın yerine dönüştüren, bu kadar acıyı, kederi yaşamamıza vesile olan, küçücük bile olsa buna katkısı olan her kim varsa, kimler bu zalimlikleri yaşamamıza sebep oluyorsa Allah onu/ onları kahru perişan etsin!
Şehitlerimize rahmet, acılı ailelerine ve tüm milletimize sabır diliyorum…
Barış ve huzur dolu bir dünya hayaliyle, esen kalın…