KİLİM GAZETESİ, BADEN-WÜRTTEMBERG, EKİM 2021
Geçen ay ana dil ile ana dilinin ayrımına varmıştık birlikte. Çok güzel dönüşler aldım siz değerli okurlarımdan. Hepinize ayrı ayrı teşekkür ederim.
“Türkmanca”… Bu ifadeyi ilk kez nerede okumuştum hatırlamıyorum ama inanın ilk duyduğum zaman da Almanya’da yetişen birçok Türk ve Türk kökenli insanın yaşadığı dil ve kültür erozyonunu anlatmak için kullanılmış harika bir ifade diye düşünmüştüm hâlâ da öyle düşünüyorum. Tabiri caizse hedefi tam 12’den vuran bir sözcük olmuş bu ifade.
Geçen ay başladığım yazı dizisine bu ay, bu başlığı vermemdeki en büyük neden, Almanya’da yaşayan genç-yaşlı birçok insanımızın Türkçemizi bildiklerini zannettikleri yanılgısına dikkatleri çekebilmek için!
O halde sözü fazla uzatmadan bugün cevap arayacağımız, soruya geçelim hemen:
2.Çocuğunuzu Türkçe ve Türk Kültürü Dersine neden göndermiyorsunuz?
(Gönderenleri tenzih ederek!)
Bu sorunun Almanya’da yaygın olan cevabı, birçoğunuzun da bildiği gibi genellikle: “Benim çocuğum Türkçe konuşabiliyor, bilmeyenler gitsin!” şeklindedir. Bu cevap bir dilin inceliklerini bilmenin (mecazları, deyimleri, atasözleri vb. dil zenginlikleri…) görmezden gelinmesi, üstelik bizim gibi köklü koca bir milletin kültürünün hafife alınmasından başka bir şey değildir. Eğer bir dili bilmek 200-300 kelime arasına sıkışmış basit cümleler kurmakla mümkün olsaydı, dünya üzerindeki onca ülke, eğitim programlarına öğrencilerin eğitim-öğretim hayatları boyunca okuyacakları ana dil derslerini koymazdı. Türkler Türkçe, Almanlar Almanca, İngilizler İngilizce… ve diğer ülkeler kendi dillerinin derslerini okutmazlardı okullarında.
Benim çocuğum Türkçe biliyor, Türkçe dersine neden göndereyim? diyen velilerimize ve öğrencilerimize bu cevabım.
Çok üzülerek belirteyim ki maalesef Almanya’da yaşayan çocuklarımızın, gençlerimizin ve hatta son kuşak genç ailelerin çoğu, başlığımda da belirttiğim gibi aslında Türkçe değil, Türkmanca konuşuyor. Ve en büyük sorunları da konuştukları dili Türkçe zannediyor olmaları.
Almanya’da yaşayan Türk ve Türk Kökenli ailelerimizin çoğu, günümüzde Türkçe ve Almanca’yı karıştırarak kullanıyorlar. Stuttgart’ta görev yaptığım yıllarda hiç unutmam bir okul müdürüm (Gymnasium) demişti ki siz Türkler -ha bir de İtalyanlar!- garip bir konuşma diline sahipsiniz? “Neden?” diye sorduğumda ise şu örneği anlatmıştı:
“Bir gün yanımda bir Türk’le konuşuyordum. Telefonu çaldı. Açtı. Türkçe konuşmaya başladı. Tabii dilinizi bilmediğim için ne dediğini anlamıyordum. Biraz sonra bazı şeyleri anlamaya başladım. Kulak kabarttım, biri sanki düğmeye basmıştı, gördüm ki adam biraz Türkçe biraz Almanca konuşuyordu.”
Yani anlayacağınız bu Türkmancayı bir tek biz değil, içinde yaşadığımız Alman toplumu bile fark etmiş durumda.
“Babam bugün krank çıktı, okulda Arbeit yazdık, Bleistiftimi unuttum… ”vb. örnekler sizlere de yabancı gelmiyordur sanırım.
İki dili karıştırarak kullanmak bir dilin sözcüklerini bir bir öldürmek gibi bir şey. Binlerce yıllık köklü bir dilin onca güzel sözcüğü dururken, ihtiyaç duyduğunuz kelimenin yerine başka dilden bir kelime koyarak cümle kurmak bana göre, o dili katletmektir. Üstelik bunu yapanlar kendilerine, müebbet bir cezayı da beraberinde keserler. Kullandıkları her iki dili de tam olarak asla öğrenememe cezası!
Ve emin olun Almancasını bilmediği sözcüğün yerine Türkçe, Türkçesini bilmediği sözcüğün yerine Almanca kullananlar ne Almancayı ne de Türkçeyi tam olarak öğrenebilirler. Üstelik daha da kötüsü bu kişiler, bunun farkında bile olmazlar. Tıpkı yazımın başında belirttiğim gibi “Benim çocuğum Türkçe biliyor!” deme yanılgısı içinde yarım dilli olarak yaşamaya ve çocuklarını da yaşatmaya devam ederler.
Kullandığı her iki dili tam geliştiremeyip yarım dilli yetişen çocuklar, zihinsel olarak dil gelişimlerini tamamlayamadıkları için soyut düşünme yeteneklerini de geliştiremezler. Dolayısıyla öğrenciler özellikle, Realschule ve Gymnasium gibi okul türlerinde yoğun olarak ihtiyaç duydukları bu zihinsel beceriyi tam olarak edinemedikleri için yeterince başarılı olamazlar. Araştırmalar sonucu elde edilen bilimsel veriler de gösteriyor ki; herhangi bir dilde dil yeteneklerini tam olarak oluşturamamış olan öğrencilerin eğitim hayatlarında gösterdikleri başarı ortalamaları, dil yeteneği gelişmiş öğrencilerin en az bir ya da bir buçuk not altında kalmaktadır. Bu nedenle ana dilin çok iyi öğrenilmesi büyük önem taşımaktadır.
Sizden ricam lütfen evlerinizde ya da kendi aranızda konuştuğunuz başka yerlerde bildiğiniz iki dili karıştırarak kullanmayın. Söze hangi dilde başlamışsanız, o dilde tamamlayın. Bilmiyorsanız, bilmediğiniz kelimeyi öğrenin. Ve asla unutmayın ki bir dili en iyi şekilde öğrenmek ve bilmek ancak iyi bir dil eğitimiyle mümkündür.
Bu nedenle lütfen çocuklarınızı Türkçe ve Türk Kültürü Derslerine gönderin. İyi bir dil eğitimi ancak işin ehli öğretmenler tarafından mümkündür; unutmayın!
Sağlıcakla kalın…
Oluşturduğunuz farkındalık için çok teşekkür ediyorum Hümeyra hanım. Zaman, dilimize sahip çıkma zamanıdır. Dilini kaybeden toplumların yaşama şansı yoktur…