Siz, gerçekten bir kadını tadınız mı hiç?…
Sanmam…
Çünkü yüreğine bakmadınız ki hiç! Dokunmadınız, dokunamazsınız bir kadının yüreğine öyle kolayca. Önce gümüş bir sırla çevrilmiş, sonra zırhla korunmuştur kadının yüreği. Oraya ermek için vereceğiniz savaşa, yüreği yetmez birçoğunuzun. Zira ne top ne tüfek ne de çağın en gelişmiş silahları delebilir o zırhı. Belki dijital bir kaledir, şifreleri vardır sizin bilmediğiniz. Belki kristal bir küredir tılsımını çözemediğiniz belki de…
Oysa ne tuhaf… Yaradan, et ve kemikten ibaret kılmış insanı. Yalnızca, ruhlarımızı üflerken bedenimize, kadın ve erkeğin arasına küçük bir fark koymuş. Kadına “ana yüreği” ile güçlü ama narin bir ruh sunmuş. İşte ne olmuşsa o an olmuş. O hassas bedenin altından güçlü bir savaşçı doğmuş.
Sonra kadın zihnini doyurmuş. Okumuş, yenidünyalar bulmuş. Zırhının üzerine koruyucu bir kalkan daha koymuş. Bu kez sadece kalbine değil düşüncelerine de şifre koymuş.
Bu yüzden o zarif, kırılgan görüntüye aldırmayın siz. Bir hologram etkisiyle yanıltır sizi. Kafanızı kaldırıp bakın bir etrafınıza. Hep mücadele eder kadın. Ezip geçemezsiniz yüreğini. Evet, kırılır kırılmasına hassastır çünkü. Ama kırıldığını belli etmez çoğu zaman. Zırhının içine akıtır gözyaşlarını. İçinde esen rüzgârları, kopan fırtınaları öyle çok hissettirmez çoğu zaman. En çok, zayıf görünmekten korkar. Onun için; en zor gününde, en zayıf anında bile dik durur kadın. Açmaz yüreğini ne size ne de başka bir kimseye.
Eğer, başını omuzunuza koymuşsa kadın, kuytunuzda dinlendirebiliyorsa yüreğini, yelkenlerini indirmişse ruhunun, akışına bırakıyorsa hayatını yanınızda öylece; başarmışsınız, savaşa gerek yok.
Zırhından sıyrılmış, gözyaşı döken bir kadınsa yanınızda duran, bilin ki dokunmuşsunuzdur ruhuna, yüreğine, zihnine. Ete kemiğe bürünmüş bedenin güzelliğinin, ötesini görebilmişsinizdir. Düşüncelerini okşamışsınızdır. Ruhunu sevmişsinizdir, yüreğine kıymet vermişsinizdir, bedenine değil.
İşte o zaman, savaşa gerek yok; tüm şifreleri, tılsımları çözmüşsünüzdür zaten. Ardına kadar açılmıştır kapıları size o müşfik kalbin. Engin bir denizin, ışıltılı sularında bulursunuz o zaman kendinizi.
Lakin aldanmayın hemen. Derin sular da tehlikelidir bazen. Dikkat ister. Yüzmeyi bilmiyorsan eğer, boğulursun. Zira bir noktaya erişmek kadar, bulunduğun o noktada kalabilmekte bir maharet gerektirir. Kulaç atmaz, çabalamaya devam etmezsen batarsın, unutma!…